GÜNDEM

Urfa'da Ahmet Arslan Olmak Yada Tatlıses Olmak Tartışması

Urfalı felsefe profesörü Ahmet Arslan'ın bir programda söylediği “Urfalılar karar vermek zorunda: Ahmet Arslan mı olmak istiyor, İbrahim Tatlıses mi olmak istiyor?” sözlerinin sonra başlayan tartışma devam ediyor. Yazar Mücahit Bilici'nin köşe yazısındaki yaklaşımından sonra tartışma daha da alevlendi.Tatlıses henüz tartışmaya dahil olmadı.

Abone Ol

Urfalı ünlü felsefeci Ahmet Aslan'ın bir programda söylediği “Urfalılar karar vermek zorunda: Ahmet Arslan mı olmak istiyorlar, İbrahim Tatlıses mi olmak istiyor?” sözleri kenti ikye böldü.

Urfalılar arasında başlayan bu tartışmaya Ahmet Arslan’a tepki gösterenler de var. Ahmet Arslan’ın tarafını tutanlar da. Hem Ahmet Arslan hem Tatlıses olmayı savunlar  da var.

Bunlardan biri de Urfalı eğitimci yazar Mehmet Sarmış. 

Mehmet Sarmış “Urfa Böyle Bir Karar Vermek Zorunda Değil” derken şu ifadeleri kullandı; “Toplumun genlerine işlemiş olan tarafgirlik/kutuplaşma dolayısıyla bir kısım insanlar hemen bir taraf belirlediler ve bunu kendilerince gerekçelendirdiler. Benim aslında bu tartışmaya girmeye hiç niyetim yoktu.

Ta ki Mücahit Bilici'nin yazısını okuyuncaya kadar.Ancak önce o tartışma ile ilgili düşüncelerimi çok kısa ifade edeyim: Urfa'dan her zaman Ahmet Aslan gibiler de İbrahim Tatlıses gibiler de çıkmıştır. Hatta her türlüsü çıkmıştır. Dinlisi de dinsizi de... Velisi de delisi de... Alimi de cahili de...Felsefecisi de türkücüsü de...

Urfa gibi kadim bir kültür ve medeniyet merkezinden beklenen de budur.Tıpkı İstanbul'dan, Paris'ten, Londra'dan da her türlüsünün  çıkması gibi.Nitekim ünlü şairimiz Nabi bu gerçeği şu mısraında çok veciz bir şekilde ifade eder: 'Adet i şehr budur mümin ü kâfir bulunur.' Tabii burada kasıt "mümin-kâfir" meselesi değil her çeşit insandır. Dolayısıyla bizim o iki isimden birini tercih etme mecburiyetimiz yoktur. İkisini de beğenen çıkabilir.

Bazılarımız ikisini de beğenmeyebilir.Gelelim bu yazıyı yazma sebebime. Önce Mücahit Bilici'nin yazısındaki şu bölüme dikkatinizi çekmek istiyorum: "Ahmet Arslan ise üniversitede okuyup hoca olmuş. Urfalı olmaktan utanmayacak kadar olgun. Daha doğrusu Urfalı olmaktan utanmayacak kadar Urfalı olmayanlardan daha iyi kendi alanında.

Ancak içten içe Urfa’ya kızgın. Onların ilkelliğini kendine, Urfalılara ve dünyaya yakıştıramıyor. Efsaneler, çiğ köfte lahmacun, arabesk müzik vıcık vıcık bir halk. Mitolojinin içinde yuvarlanan bir kazanılmamış mutluluk. Bilimin aydınlığına ihtiyaç duymayan bir kestirmeden rehavet. Bir bilim adamı için hüzün sebebi.Şimdi ne demek 'Urfalıklıktan utanmamak' 'Vıcık vıcık bir halk' nasıl bir nitelendirme?' 'Kazanılmamış mutluluk' ne demek?Urfa'yı ve Urfalı'yı eleştirmek başka, böyle genelleştirip utanılacak bir şeymiş diye yaftalamak başka.Bir şehri ve o şehrin halkını böyle bir şekilde aşağılamak kimsenin haddi de hakkı da değil.”

Urfalı araştırmacı yazar Mehmet Kurtoğlu da tartışmaya katılarak görüşlerini şöyle açıkladı; “Urfalı,  Ahmet Arslan mı yoksa Tatlıses mi olmaya karar vermek zorundadır. Bu soruyu soran Ahmet Arslan'a karşılık Mücahit Bilici de Urfa Atina olur mu diye soruyor. Urfa tarihte "Doğunun Atinası" olarak şöhret bulmuş bir şehir. Tatlıses'in "Urfa'da Oxford vardı da biz mi okumadık" sözü şehri tanımayan tarihinden kopuk bir cahilin sözü olabilir ancak. Gerçek anlamda yapılan sıra geceleri dahi Yunan'da yapılan Şölen'lerden miras kalmıştır. Tarihte bu şehirde üç üniversite vardır. Edessa, Harran ve Resülayn/Ceylanpınar üniversiteleri...

Urfa, İslam Aydınlanmasına dolaylı olarak etki etmiş bir şehirdir. Şehrin ilk ismi Kaleriu Yunancadır. Sonraki ismi Edessa yine Yunanidir,bu adı İskender'in komutanı koymuştur. Yine sıra sözcüğü dahi Yunanca Serria dan Türkçe'ye geçmiştir. Sıra Gecesi  Yunandaki Şölen'lerden esinlenerek Urfa'da  gelenekselleşmiştir. 

Bugün Urfa, tarihi dinamiklerinden kopmuş, üzerine oturduğu mirası tüketmiş Türkiye'nin en cahil şehri. Müzikle, sıra gecesiyle yemekle kafayı yemiş.  Müzikle sarhoş olduğundan beyin tutulması yaşıyor. Prof. Dr. Ahmet Aslan'ın ne demek istediğini anlamaktan aciz. Hocaya karşı Tatlıses'i savunacak kadar hakikatten kopuk. Müzisyenliğin makbul bir şey olmadığını idrakten uzak bir şehir.

Bunu anlamak için atasözü ve deyimlerimize bakmanız yeterli...  Müziği  Amerika'da zenciler ve kızılderililer yapıyor. Tatlıses mi Arslan mı? Urfa mı Atina mı? Urfa, Atina olduğunda seçkin ve soylu bir şehir olur. Batı'da sınıf atlamak bizde olduğu gibi siyaset ve servetle değil, bilgiyledir. Shakespeare kasabalı, Balzac köylüdür. Ancak bilgi ve sanatları dolayısıyla soylu sınıfına dahil edilmişlerdir.

Tatlıses'in şehri getirdiği nokta yırlamak, kebap, lahmacun servisi yapıp, sıra gecelerinde davul zurna çalıp mendil sallamaktır. Arslan'ın Urfa'yı getireceği nokta ise felsefe ile şehri "Doğunun Atinası" yapmaktır. Şehre çağ atlatmaktır.  Doğunun müzik şehri olmak kolay ama felsefe şehri olmak kolay değil. Çünkü kafa terletmek gerekir. Ama Urfa kafa terletmek yerine türkü çağırarak bedenini terletmeyi tercih ediyor. Netice  Tatlıses olmak baht işi ama Ahmet Arslan olmak emek ve çaba işidir. Urfalı emek ve çaba ile bilgiyi mi keşfedecek yoksa kaderciliğine sığınıp marazi türküler mi çığıracak, göreceğiz.”

İstanbul Devlet Türk Halk Müziği Korosu Ses Sanatçısı Urfalı Halil Altıngöz ise “Hurafeye kayıtsız şartsız inanıp bilime şüpheyle bakan,
Gerçekleri bir tarafa bırakıp efsanelerle yatıp kalkan, Kurumsallaşmanın değil günü birlik çarelerin peşinden koşan,Sadece şikayet edip hiçbir şekilde sorumluluğunun bilincinde olmayan, Kendisi ilerleme yönünde hiç bir gayret göstermezken sürekli başkalarında hata arayan, Ezberleri tekrar etmeye bayılıp, Ancak anlamaya, araştırmaya yanaşmayan, İlmini, bilimini yaparak zenaatını,Sanatını icra edenleri gözardı ederken, Eğitimsiz, kaidesiz kuralsız sallapati yapılan işlere, icralara methiyeler dizilen bir toplumda hayat, olması gerekenden daha kötü, daha ahenksiz, daha anlamsız bir hal alır.Diye bir kaç yıl önce paylaşmışım.

Şarkı - türkü ve bilim biri birine tercih edilecek şeyler değildir. Gerçek sanattan, müzikten, folklordan vazgeçmeden tabii ki bilimin yolunda ilerlemeli Urfalı. Mikroskopla çalışırken “kapıyı çalan kimdir”i dinlemeli” ifadelerini kullandı.