Cumhuriyet Halk Partisi, Ankara Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde bugün 21. Olağanüstü "İrade Milletindir Kurultayı"nı gerçekleştirdi.
Kurultayda yapılan genel başkanlık seçiminde CHP lideri Özgür Özel, geçerli oyların tamamını alarak, 1171 oyla yeniden genel başkan seçildi.
Kurultayda, 1323 kayıtlı delegeden 1276'sı oy kullandı. Kullanılan oylardan 1171'i geçerli sayılırken, 105 oy geçersiz kabul edildi.
İMAMOĞLU FOTOĞRAFLARI
"İrade Milletindir" temasıyla toplanan kurultay salonuna, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun fotoğraflarının yanı sıra "Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiçbirimiz" yazılı pankartlar asıldı. Kültür merkezinin dışında CHP bayrakları, salonun girişine "21. Olağanüstü Kurultay. İrade Milletindir" yazılı fonlar asıldı.
ÖZGÜR ÖZEL: "TÜRKİYE'Yİ ŞAHA KALDIRACAK İKTİDARIN DOĞUM SANCILARINI ÇEKİYORUZ"
Genel Başkanlık için oy kullandıktan sonra açıklama yapan Özgür Özel, şunları söyledi:
"Tarihi bir gündeyiz. Çünkü bu partiye çok büyük haksızlıklar yapıldı, büyük kumpaslar kuruldu. Bugün ayağa kalkan delegelerimizle ilgili her biri bomboş iftiralar atıldı. 47 yıl 2'nci parti olmuşuz, hazmetmişiz, bir kere ikinci parti oldular yapmadıklarını bırakmadılar. Millet, halkımız bunu görüyor. Bundan 1,5 yıl önce ilk turda 600 küsur oy almıştım ve ikinci tura kalmıştı. Ankara'ya gelen bin 300 delege, iradelerini tazeliyorlar. Bundan sonra bu iftiraları atanlar, Cumhuriyet Halk Partisi'ni karalamaya çalışanlar, bakalım milletin yüzüne nasıl bakacaklar? Biz partimize, delegelerimize güveniyoruz. Bu aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisi'nin erken seçim kampanyasının başlangıcıdır. Bundan sonra adayımızı serbest bırakana, milletin önüne sandığı getirene, bu iktidarı değiştirene kadar durmadan, yorulmadan çalışacağız. Özellikle Çankaya İlçe Seçim Kurulu'nda sandıklarda resmi görevli arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Bu pazar gününde kimseyi yormak istemezdik ama Türkiye'yi yoran, yorgun bir iktidarın bu son çırpınışları. Ümit ediyorum Türkiye'yi şaha kaldıracak, zengin edecek, yüzleri güldürecek, 'ötesi olmayan bir Türkiye' yapacak bir iktidarın doğum sancılarını çekiyoruz, hep beraber başaracağız."
ÖZGÜR ÖZEL'DEN BİR SAAT 45 DAKİKALIK AÇILIŞ KONUŞMASI
Saat 10.20'de kurultayın açılış konuşmasına başlayan CHP lideri Özgür Özel, bir saat 45 dakika konuşma yaptı. Ekrem İmamoğlu'na selam göndererek konuşmasına başlayan Özel, "Silivri Cezaevi’nde yatan yiğidime, aslanıma Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na merhaba" dedi.
Özel, "Olağanüstü bir gündemde olağanüstü bir günde bu kurultay yapılmasın diye bir Cuma akşam üstü saat 16.59’da kayyım tebliğ etmek üzere kurulan kumpası boşa çıkarıp, bu kurultay yapılamasın diye Arena Salonu’na cevap süresini bekletip, kurultay ilanını boşa çıkarmaya çalışıp, bu kurultay yapılamasın diye yıllar önce kendi onayladıkları tüzüğe rağmen sabah tam 10.00’da hazirun olmazsa kurultayı yaptırmayız iptal ederiz hesaplarını boşa çıkarıp 81 ilden 973 ilçeden bir pazar sabahı buraya gelip tertemiz iradelerini lekelemeye çalışan kumpasçılara karşı CHP’nin tarihini, bugününü, yarınını, iradesini ve geleceğe yönelik olarak bu ülkenin teminatı olduğunun gerçekliğini tüm Türkiye’ye gösteren canım arkadaşlarım, sevgili yoldaşlarım hepiniz hoş geldiniz” ifadesini kulladı. Özel, şunları kaydetti:
"CEZAEVLERİNDE TUTULAN GENÇLERE MERHABA"
“Rengini ay yıldızlı al bayrağımızdan alan, siyasi partilerle değilse de milletin kendisiyle milletin gönlünde ittifak yapan Türkiye İttifakına inananlara, sosyal demokratlara, milliyetçi demokratlara, liberal demokratlara, Kürt demokratlara, Türkiye’nin bütün demokratlarına merhaba. 19 Mart darbesine direnmek için sokaklara, meydanlara inen on milyonlara, hukuksuzca hapiste tutulan Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer'e, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’a, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’e, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan’a, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık’a, Silivri zindanlarında tutulan belediye meclis üyelerimize, Gezi davasında bugünlerde tekrar hak arayacaklar olursa onlara gözdağı olsun diye üç sefer beraat etmelerine rağmen, Gezi davasından hepimiz adına orada tutulan Bakırköy Kadın Cezaevi’ndeki Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e Silivri Cezaevi’ndeki Osman Kavala’ya, Can Atalay’a, canım kardeşim Tayfun Kahraman’a, diğer siyasi partilerden tutsak olan tüm siyasilere, genel başkanlara eş genel başkanlara ve Silivri Cezaevi’nde yatan yiğidime, aslanıma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na merhaba. ‘Ekrem Başkan İstanbul’un iradesidir, benim irademdir’ diyen, yasak tanımayan, barikat tanımayan, engel tanımayan, kendi geleceklerine Türkiye’ye umut olan canım genç kardeşlerime, Silivri’de ve diğer cezaevlerinde tutulan genç kardeşlerimin her birine, onlardan ayrı analarının, babalarının her birine merhaba, yürekten merhaba, merhaba.”
"ÇOK PARTİLİ DEMOKRATİK REJİMİ İNŞA EDEN PARTİDİR"
Atatürk’ün partisine, Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanına yönelik sivil darbe girişimine direndikleri bir dönemde CHP’nin 21’inci Olağanüstü Kurultayı’nın yapıldığını söyleyen Özel, “Bugün, 19 Mart başarısız darbe girişiminin bir ayağa olan, partimize kayyım atama planını bertaraf etmek, CHP’nin ne demek olduğunu cümle aleme göstermek için buradayız. CHP’nin onurlu delegelerinin sayısı tarihte görülmemiş bir teveccühle bir yılda yüzde 35 artan 1 milyon 900 bine ulaşan üyelerinin, yüreği bu salonda çarpan umudunu bize bağlayan milyonlarca vatandaşımızın gelecek hayallerini savunmak için buradayız. CHP kurucu iradedir, parti olma vasfının yanında, tebaa olmaktan çıkarıp eşit yurttaş yaptığı milyonların partisidir. Pek çok insan hakkını Batılı ülkelerden çok daha önce yurttaşlarına tanıyan bir partidir. Tüm yetkiler elindeyken istese tek parti olarak devam edebilecekten, çok partili demokratik seçimi demokratik seçimlerle ülkeyi tanıştıran, çok partili demokratik rejimi inşa eden partidir” ifadesini kullandı.
"KİMİN DEMOKRAT OLMADIĞINA KAYBETTİĞİNDE NE YAPTIĞINA BAKARAK KARAR VERİLİR"
Özel, 31 Mart yerel seçimlerinde partisinin 47 yıl sonra birinci çıktığını, AK Parti’nin ise 23 yıl sonra ikinci parti olduğunu anımsattı. Özel, “Demokraside aslolan milletin kararına saygıdır. Cumhuriyet Halk Partisi bu saygıyı duymuş, hatayı, kusuru kendisinde aramıştır. Kimin demokrat kimin olmadığına, kazandığında ne yaptığıyla değil kaybettiğinde ne yaptığına bakarak karar verilir. Biz bugün kazandığında nasıl davranan kaybettiğinde nasıl davranan bir anlayışı burada hep birlikte mahkum etmek üzere buradayız” dedi.
Partilerinin hiçbir partiyle ittifak yapmadan Türkiye İttifakıyla girdiği seçimlerde aşılamaz denilen cam tavanı tuzla buz ettiğini yüzde 38 oyla birinci partisi olduğunu anlatan Özel, CHP Türkiye’nin 7 bölgesinde il belediyesi bulunan parti olduğunu vurguladı. Özel, "Ne oldu, Sivas'ın doğusunda yoksunuz diyenlere, ne oldu Ege’nin hiçbir ilinde yoksunuz diyecek başarıyı gösterdi ama bu sözü sarf edecek kibri göstermedi" diye konuştu.
O dönemde yaptığı konuşmalardaki birlik ve beraberlik vurgusunu anlatan Özel, kafasında bavullarını toplayıp gitmeye karar veren gençlerin umudu için burada olduklarını vurguladı.
Belediyelerinin aslanlar gibi çalıştığını söyleyen Özel, açılan kreşlere, anne kartlara, verilen burslara, gıda yardımlarına, kent lokantalarına, emekli evlerine değindi. Belediyelerin performanslarını ölçtürdüklerini, anket şirketlerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önüne memnuniyet oranının 60.5 olarak ölçüldüğünü koyduğunu anlatan Özel, CHP'nin emin adımlarla iktidara doğru gittiğini onların da gördüğünü ifade etti.
"BÜYÜK BİR MEMNUNİYETLE TAKİP ETTİK"
Sayısız miting yaptıklarını, 17 ayda 54 ile 215 ziyarette bulunduğunu, 9 ülkeye 13 yurt dışı seyahati gerçekleştirdiğini belirten Özel, "CHP’nin Türkiye’de yaşananlarla ilgili Türkiye'nin haklı tezlerini savunan ve Türkiye'deki yapılan yanlışlıkları demokrasi zemininde hatırlatan hem diplomatik hem iyi ilişkilere dayanan süreci hep birlikte yürüttük. Meydanları kitleleri üyelerimizi gençlerimizi sokağa, meydana, mitinge, eyleme hazırladık ve her geçen gün örgütümüzün bu kabiliyetinin hızla artmakta olduğunu, organizasyon yeteneğini hızla geliştirdiklerini, CHP'deki bu devinimin özellikle 18-25 arası gençlerin partiye dahil olma, üye olma sürecine inanılmaz bir ivme kazandığını büyük bir memnuniyetle takip ettik. Milletin sandıktaki mesajını doğru okumaya gayret ettik" diye konuştu.
"ZAMAN, DEMOKRATİK YOLLARLA CUNTAYI DAĞITMA ZAMANIDIR"
“Meydanları, kitleleri, üyelerimizi, gençlerimizi sokağa, meydana, mitinge eyleme hazırladık ve her geçen gün örgütümüzün bu kabiliyetlerinin hızla artmakta olduğunu, organizasyon yeteneğini hızla geliştirdiğini takip ettik. CHP’deki devinimi, özellikle 18-25 yaş arasındaki gençlerin partiye dahil olma, üye olma sürecine inanılmaz bir ivme kazandırdığını büyük bir memnuniyetle takip ettik. Milletin sandıktaki mesajını doğru okumaya gayret ettik. Millet, siyasete ‘kavgayı bırakın, benim derdimi çözün’ dediği için anormal siyaset ile mücadeleye giriştik. Karşımızdaki partilerin seçmenlerine duyduğumuz saygı, seçmenlerinin bizimle ilişki kurması noktasında gösterdikleri yakınlaşmayı gözeterek, zaman zaman diplomatik ilişkilerle, zaman zaman liderlerini aşıp, onların seçmenleri ile konuşan bir dili geliştirdik. Arkasında durduk. Bu çalışmaların sonucunda, partimizi tüm araştırmalarda birinci parti tutmaya devam ettik. Geçen yıl temmuz ayı itibarıyla 6 büyük firmanın ortalamasında yerel seçimde aldığımız oy oranına ‘bugün genel seçim olsa tercih edeceğim parti, CHP’dir’ cevabı ile ulaştık. Karşımızdaki muhataplarımız, ülkeyi yönetme yetkisini elinde bulunduranlar ne yaptı? Demokrasi sınavı kazandığında değil, kaybettiğinde verilir. İktidar partisi ilk kez kaybettiği seçimlerden sonra yaptıklarıyla kaybetmenin sınavından geçemediğini bütün dünyaya gösterdi. Bizim 47 yıldır demokrasiye duyduğumuz saygıyı, bırakın normal zamanında yapılsa, seçim takviminin başlayacağı 47 ayı, 47 gün bile gösterememiştir. Bizimle hizmette çalışacak cesaretleri yoktu. Bizimle hizmette yarışma imkanları yoktu. Onun yerine kamu gücünü rakiplerine karşı kullanarak, hem belediyelerimizi hem de muhalefeti sindirme gayretine girdiler. Milleti yeniden kutuplaştırarak, yeni kavgalar yaratarak, koltukta kalabileceklerini hesap ettiler ama attıkları her adımda daha da zayıfladılar. Asgari ücretlilere, emeklilere haklarını vermek yerine, ülkemizdeki yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini daha da derinleştirdiler.
"ÖZEL TASARIMLI OPERASYONLAR YAPTILAR"
Yasakları, yolsuzluğu, yoksulluğu çok daha ileri boyutlara götürdüler. Demokrasiyi, işine geldiğinde binilecek bir tren gibi görenler, yenildikleri seçimden sonra o trenden inmeyi tercih ettiler. Artık arkasında milletin desteği bulunmayan, ellerindeki iktidar yetkisini kötüye kullanan, despot bir rejimi kurmak için adımları planlı ve sistematik bir şekilde atmaya başladılar. Tüm bunlara şahit olan millet, anketlerde CHP’yi birinci parti yapmaya devam etti. Gururla söylüyorum ki yaşadığımız Saraçhane sürecinden önce yapılmış tüm anketlerin, dün açıklanan mart ayı ortalamasında CHP, kurulduğu gün olduğu gibi bugün de Türkiye’nin birinci partisi. Bu gerçekle yüzleştikçe daha da pervasızlaştılar. İlk olarak Temmuz 2024’te AK Partili belediyelerin yıllardır ödemediği SGK borçlarını faiziyle tek seferde belediyelerimizden tahsil etme hazırlığını ilan ettiler. Belediyeler mali krize girsin, personel maaşlarını ödeyemesin, hizmetleri aksatsın diye böyle bir mali operasyona giriştiler. Ardından yoksul ailelerin evlatlarının burslarına, kreşlere ve canlı yayında verdikleri talimatla ‘belediyeleri silkeleyin’ diyerek sosyal belediyecilik hizmetlerini durdurmanın hesabına giriştiler. Bu girişimlerin hiçbirinden sonuç alamadıkları gibi milletin desteğini bir zerre olsun kazanamadılar. Erimeye devam ettiler.
Baktılar olmuyor, bu kez Türkiye’nin geleceğine ihanet edecekleri bir süreci 9 Ekim’de İstanbul’a atadıkları bir başsavcı eliyle başlattılar. Bu darbe girişimi planını daha o günlerden, 'Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanına, kendisinin olası rakibine darbe girişimi hazırlığı var. Bir darbe mekanizması işliyor’ diye grup toplantımızda hepinizle paylaşmıştık. Adaleti kirletmesi için mahkeme mahkeme gezdirilen, Adalet Bakanı’nın bile söz geçiremediği, özel görevli bir yargı aparatıyla, iktidara muhalefet eden kim varsa boynunu vurmaya, susturmaya, sindirmeye, günü gelince itiraz edecek takat bırakmamaya çalıştılar. Siyasetçilerden, akademisyenlere, gazetecilerden, sanatçılara, barolardan, iş insanlarına kadar bir hukuksuzluk dalgası başlatarak, toplumun dikkatli seçilmiş ve tüm kesimlerini sindirebilecek operasyonlarla, bir gün yatarı olmayan suçlardan tutuklamalar yaparak ya da eli kelepçeli görüntünün servis edildiği pozisyonla insanları bir daha itiraz edemez, tweet atamaz, açıklama yapamaz bir hale sokmaya, 12-13 yıl önceki görüntülerden cadı avı başlatarak, Gezi benzeri sokakta toplanma, bilhassa gece gösteri yapma gibi işlerin 12 yıl sonra bile devlet tarafından cezalandırılacağı hissini yaymak üzere özel tasarımlı operasyonlar yaptılar. Bunun içine RTÜK’ü de TRT’yi de devletin tüm kurumlarını da alet ettiler.
"ÜYE SAYIMIZ AN İTİBARIYLA 1 MİLYON 900 BİNE ULAŞTI
AK Parti iktidarına muhalefet etmeyi tek suç olarak resmileştirdiler. Oysa uyuşturucu baronlarını, çeteleri, mafyaları milletin üzerine çökerken, onlara ses etmeyenler, af talep edenler, milletin AK Parti iktidarına muhalefetini tek gözaltı ve tutuklama sebebi olarak gördüler. Temel amaçları, Beylikdüzü’nde 1, İstanbul’da 3 kez Erdoğan’ın adaylarını mağlup eden Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmekti. Öyle ki beş davada ayrı ayrı siyasi yasak hem de 25 yıl hapis istediler. Milletin iradesine hürmetsizlik edenler, devleti milletin karşısına dikmekten çekinmediler. Bu saldırılara karşı, onların istediği gibi millet ya susacaktı, sinecekti, duracaktı, geri çekilecek ve korkacaktı ya da millet bu darbeye direnecekti. İşte millet, fakru zaruret içindeyken, en zor günlerdeyken kimin gözünün içine bakıp, enerji aldıysa döndü oraya baktı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin gözlerinin içine baktı. Teslim olmak, susmak, sinmek yerine ayağa kalkmaya, meydan okumaya karar verdik. CHP artık bu iktidarın, bu millete vereceği hiç bir şey olmadığını, zaten daha önce ‘geçim olmazsa seçim olur’ diyerek milletin erken seçime 31 Mart’ta yüzde 23 olan talebinin, yüzde 60’lara doğru tırmandığı süreçte, ‘Erken seçimin adayı da erken belirlenir. Madem ki korkuyorsun, adayımızı belirliyoruz’ diyerek yola çıktık. Bunun için daha önce söz verdiğimiz gibi tüm üyelerle bir ön seçim yapmaya taahhüdümüzü yerine getirdik. Şubat ayını ise an itibariyle 1,5 milyon olan üye sayımızı, 1 milyon 600 bine çıkarma, 100 bin yeni üye hedefiyle ile partiye kayıtlarını açık tuttuk. Bu rakamların şubat ayı sonunda 1 milyon 750 bine, bu ivmenin devamında an itibarıyla 1 milyon 900 bine ulaşmış olduğunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim.
MESAJ VERDİLER
2019’da Ramazan Ayı’nda İstanbul seçimini iptal ettikleri gibi 6 sene sonra yine bir Ramazan Ayı’nda, iftar sofrasında 31 yıl önce alınmış bir diplomayı iptal etmeye, ertesi sabah, diploma iptalinden saatler sonra, 19 Mart’ta sahur vaktinde, Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarına operasyon yaparak planladıkları darbeyi başlattılar. 4 günlük gözaltı süresini, ön seçim tarihine denk getirdiler. Ön seçim günü milletin önüne sandığı koyduğumuzda, Ekrem İmamoğlu’nu hakimin önüne çıkardılar. Adeta bütün süreci İtalyan mafyasının mesaj dolu eylemleri gibi, Ekrem Başkan’ın ön seçim evraklarını partiye teslim ettiği gün, diploma iptali için üniversiteye başvurarak, çarşamba günü yapılacak toplantıda mezun olduğu fakültenin diploma iptal etmeyeceğini istihbarat ettikleri gün, iftar vaktinde kendi egemenlik alanlarında olan üniversite yönetim kurulundan diploma ettirerek, adayı üyelerimizle belirleyeceğimiz günden, 4 gün önce sabah, tam oy kullanma saatinden dört gün önce adayı gözaltına alarak, sandığın geleceği gün, adayı hakim karşısına çıkarak adeta ‘Gizlimiz saklımız yok. Hedefimiz belli. Sonuç almak için gözümüzün ne denli döndüğü, gözü nasıl kararttığımız belli’ mesajını verdiler. Onlar adayımızı Vatan Emniyet’e götürdüklerinde, 'artık sandık CHP üyesi 1 milyon 750 bin kişinin değil, bu darbe girişimine direnmek isteyen tüm Türkiye demokratlarının sandığıdır' diyerek dayanışma sandığını tarif ettik. Bu örgüt o gün 1 milyon 650 bin kişi, 14 milyonun üzerinde yurttaşa, daha önce üyesi olmadıkları, belki yerini yurdunu bilmedikleri bir siyasi partinin kendi ön seçim sandığını dayanışma gösterebilecekleri bir demokrasi alanı olarak göstermeyi, iki elinde iki bastonuyla merdivenlerden 96 yaşında tırmanan nineyi, 104 yaşında sandık başına koşan dedeyi, anasının karnında 3 aylık bebeği oraya taşıyacak motivasyonu götüren örgütümüzün her birini alnının ortasından öpüyorum.
"DARBE GİRİŞİMİNİ HEP BİRLİKTE PÜSKÜRTTÜK"
Saraçhane’ye kayyum atanmasını sözde terörle ilişkilendirilen dosyadan gördük. O an İstanbul’da sokağa çıkmak neredeyse yasaklandı. 3 kişinin bir araya gelmesi, basın açıklaması yapması, miting yapması, toplanması, yürümesi 5 günlüğüne yasaklandı. O yasağı duyduğumuzda verdiğimiz karar, Saraçhane’ye gitmek, İstanbul’u, Ekrem İmamoğlu olmadığı sürece emanet kabul etmek ve gece gündüz sahip çıkmak ve bu sahip çıkmaya İstanbulluları davet etmek oldu. Tarihi yarım adadaydık. Köprülerle geçilen yarım adadaki bütün köprüleri kaldırdılar. Bütün yolları kapattılar, TOMA’ları, barikatları koydular. Milletimizin bağrından kopmuş polislerimize, milletin evlatlarını üniversiteden adım atmamaya, yarımadaya ayak basmama talimatı verdiler. ‘Bin kişi toplanırsa, tayin yerini kendin belirle’ diye emniyetteki amirleri, müdürleri tehdit ettiler. O akşam çağrı saatimiz geldiğinde, Saraçhane’de, Saraçhane tarihinin en büyük kalabalığı ile önce 155 bin kişi sonra 220 bin kişi sonra 550 bin kişi, pazar akşamı görevini yaptıktan sonra Saraçhane’ye koşan 1 milyon 250 bin kişi ile darbe girişimini hep birlikte geri püskürttük.
"MİLLETİN İRADESİNİ KİMSE YENEMEZ"
Millet bu darbeyi püskürtü ama elimizde, karşımızda bir cunta kaldı. Türkiye’de bir yanda kutuplaştırmak isteyen, bir yanda milletle kucaklaşmak isteyen, bir yanda karşısındakini şeytanlaştıran, bir yanda her şeye rağmen o iktidara oy vermiş de olsa millete, iradesine saygı duyan, bu ülkenin kuruluş kodlarına, birliğine, beraberliğine inananlar karşı karşıya geldiler. Bugün Türkiye’de yine milletin çözeceği bir denge durumu mevcuttur. Cuntacılar yani, darbeyi planlayanlar, bir önceki seçimin sonuçlarından dolayı, sarayda, bakanlıklarda, devlet dairelerindeki makam odalarına hapsedilmiş bir cunta olarak durmaktadırlar. Ama sokaklar, meydanlar, irade halkındır, milletindir, bizimle birliktedir. O cunta Ekrem Başkanı’mız başta arkadaşlarımızı çeşitli cezaevlerinde esir tutmaktadır. Türkiye’yi seçimden, rakibinden korkan, milletten korkan bir cunta yönetmektedir. Tayyip Erdoğan, halkın desteğini arkasına alan bir cumhurbaşkanı değil, halkın desteğini alanları, kendine rakip olabilecekleri hedef alan bir cunta başkanına dönüşmüştür. Çünkü artık meşruiyeti yoktur. Seçimden, sandıktan, milletten ve sokaktan korkmaktadır. Zaman, demokratik yollarla o cuntayı dağıtma zamanıdır. Bugün bu salondaki irade, o cuntayı dağıtacak iradedir. Türkiye’yi bir avuç cuntacıdan kurtaracak iradedir. Türkiye bir avuç cuntacıdan büyüktür. Devleti var eden millettir. Millet, bu ülkenin gerçek sahibidir. Gelecektir sandığa ve bitirecektir, yollayacaktır cuntayı. Çünkü irade milletindir. Milletin iradesini kimse yenemez."
"KUL HAKKINA GİREN CUNTACILAR MAHKEME-İ KÜBRADA ACABA NE YAPACAKLAR?"
Özel, partisinin 21'inci Olağanüstü Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, "Avrupa Sosyalist Partisi’nden Avrupa’daki tüm ülkelerin, son derece güçlü, kimi iktidarda kimi muhalefette partileri Türkiye’ye desteğe geldiler. Cumhuriyet Halk Partisi’ne desteğe geldiler. Geçen hafta maalesef Avrupa Birliği sosyal demokratlarıyla, muhafazakar demokratlarıyla, yeşilleriyle, sağ partileri ile verdiği ortak kararlarla, örneğin 28 Nisan’da Türkiye’de yapılacak Akdeniz Birliği Parlamenterler Asamblesi'ni iptal ederek, 14-15 Nisan’da Avrupa Parlamentosu’nun AB Türkiye Karma Parlamento Komite Toplantısını iptal ederek ve Genişlemeden Sorumlu Üye Marta Kos’un Antalya Diplomasi Forumu’na gelmesini, Hakan Fidan’la görüşmesini iptal ederek topyekün Türkiye’ye tavır alırken, o parlamentonun sol-sosyal demokrat partilerinden oluşan dost, kardeş partilerimiz Yunanistan’ın önceki Başbakanı, Türkiye’nin, İsmail Cem’imizin can dostu Sayın Papandreou’nun başkanlığında partimizi ziyaret ettiler. Kendilerine barışa yaptığı katkı için, Türk - Yunan dostluğuna geçmişte koyduğu emekler için ve bugün Türkiye demokrasisine Avrupa’nın bir bütün olarak sahip çıkmasına gösterdiği emekler için teşekkür ediyoruz" ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
"BU DARBEYİ ANLATMAKYA BİR ADIM GERİ DURURSAM NAMERDİM"
"Türkiye’de ana muhalefet partisiyiz. Yurtdışında Türkiye’nin partisiyiz. Dün katılımcıların teyit ettiği gibi Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin AB'ye tam üyeliği için 77 ülkeden 86 partinin imza attığı yerde, Türkiye’de yaşananların sandığı kaldırmak, sonuçlarını yok saymak, gelecekteki rakiplere darbe yapmak ve bunu hukuku araçsallaştırarak yapmanın Türkiye’yi Avrupa ve dünya kamuoyunda ne hale getirdiğini hep beraber gördük. Şimdi bir ezbere teslim olmamızı bekleyerek, bizi geriletecekler ya… ‘Türkiye’yi yurtdışına mı şikayet ediyorsun?’ Türban meselesinde 28 Şubat’ta yapılanları dünyaya anlatırken ya da parti kapatmakta heyet kurup bütün Avrupa’yı gezip parti kapatma davasına karşı konuşulurken ya da 15 Temmuz’un ertesi sabahı kapımızı çalıp ‘Cumhuriyet Halk Partisi, yurtdışı ilişkileriniz iyi. Bu darbeyi, bu FETÖ’cüleri birlikte anlatalım’ derken Türkiye’yi yurtdışına şikayet etmeyenler, uluslararası alanda bir ülkede hak ihlalleri ve demokrasi meselesinin o ülkenin iç işi sayılmayacağı gerçeğini unutturmaya çalışıp, bizi sözde geriletmeye çalışıyorlar. Ne sokakta, ne Meclis’te, ne de dünyanın herhangi bir yerinde bu cunta iktidarının yaptığı hukuksuz darbeyi anlatmakta bir adım geri durursam namerdim, şerefsizim.
"NE BONONA GÜVENİRLER, NE YATIRIMA GELİRLER"
Bir yandan Türkiye’ye yabancı yatırım gelsin diye çırpınan biziz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik umudu nedir? Hukukun üstünlüğü nedir? Hukuk devletini savunmak nedir? Ama hukuk güvencesini kaldırmak nedir? Diploma iptal ediyorsun 30 yıl sonra ya. Türkiye’nin adını bilmeyenlerin adını bildiği İstanbul’un mazbatasını iptal ediyorsun. Seçilmiş Belediye Başkanına, Balkan Belediyeler Birliği Başkanına verilen mazbatayı hazmedemiyorsun, kumpas kurup içeriye atıyorsun. Bu ne biliyor musun? Rüyada olalım, rüyada: Dünyanın en büyük yolcu uçağı, A380 Airbus. İçinde dünyanın en zengin 600 kişisi olsun. Almaz da kargosunda dolarlar, altınlar, bütün servetleri olsun. Karar vermişler Türkiye’ye geliyorlar. Mehmet Şimşek, Erdoğan kulede bekliyor. Milleti de toplamışlar oraya. Anons yapıyorsun, ‘Dünyanın bütün yatırımları Türkiye’ye geliyor. Uçak hava sahamıza girmiştir.’ Alkış, kıyamet. A Haber’de gözyaşları. Uçak yaklaşıyor, iniş izni istiyor. İniş izni verildiğinde Tayyip Erdoğan koşuyor, pistin ışıklarını kapatıyor. Uçak pas geçiyor, Başka ülkelere gidiyor. Sonra ‘Niye ışıkları kapattın?’ diyene, ‘Bunu niye söylüyorsun?’ diyorlar. Dünyada sermaye hukuki öngörülebilirlik ister, güvence ister. Sen ana muhalefetin mazbatasını, seçilmiş belediye başkanının diplomasını sırf rakip oluyor diye dünyanın gözü önünde iptal edersen, ne bonona güvenirler, ne taahhüdüne güvenirler, ne gelip buraya herhangi bir yatırım yaparlar. Bugün artık cuntacılarla, demokratlar iki ayrı saftadır. Cuntacılar sırf iktidarları için ülkeyi yoksullaştırmayı, borçlandırmayı, perişan etmeyi göze almış, milleti sefalete sürüklemeyi göze almıştır. Demokrasinin de gelecekte zengin bir Türkiye’de ticaretiyle de emekçisinin alın terinin karşılığını almasının da hepsinin güvencesi, Atatürk’ün partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
"BİR İFTİRAYI BİZE KONUŞTIRMAK İSTEDİLER, KONUŞMADIK"
Süreci bir de bu yönüyle kısaca hatırlayalım. 19 Mart darbesinin bir ayağı da Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Zaten o Pazartesi sabahına hepimiz şöyle uyanmadık mı? ‘Bu hafta İBB’ye kayyım, CHP’ye kayyım, İstanbul Barosu’na kayyım.’ Çünkü savunacak kimse kalmasın, oradaki hiyerarşi kırılsın, Cumhuriyet Halk Partisi’nin hiyerarşisi kırılsın. İBB’ye kayyımı atasınlar ve ‘Hırsızları, yolsuzları, teröristleri def ettik’ densin. Bütün kanallar bunu versin, başka ses duyulmasın. Bu vasata bu millet teslim olsun. Tam o noktada işte ayağa kalktık arkadaşlar. Bir hedef de Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. Biz Saraçhane’de mücadele ederken, cuntacılar; bir yandan partimize kayyım atama planını beş kez deneyip yapamayanlar bir kez daha niyetlendiler. Ayrıca yalanlarla, iftiralarla bu salondaki delegelerin tertemiz iradesini karalamalaya çalıştılar. Bursa’da sadece iktidarın itibar ettiği bir meczup Bursa İl Başkanımıza iftira atmıştı, hakaret etmişti. Kendisi haklı olarak bu meczup hakkında suç duyurusunda bulundu. 2023’ün Kasım’ında bu meczup cezalandırılmak yerine dosya Ankara’ya gönderildi. Dosya Ankara’da bir yıl boyunca açık. Aslında 10 günde kapatılması gereken, içinde hiçbir şey olmayan dosya açık tutuldu. Tayyip Erdoğan üç ayda bir kurultayımıza şaibe sözlerini söyledi. Bu şaibe sözlerine, Cumhuriyet Halk Partisi’nden kimse bir laf etmediğinde üç ay sonra bir daha söylüyordu. Üç ay sonra bir daha… Bir partinin kurultayına başka bir partinin atacağı iftiranın tutmayacağını herkes bilir. Dönüp de başka bir partiye, başka bir partinin atacağı iftiradan ne olacak? Bizi o tuzağa çekmeye, bu iftirayı bize konuşturmaya çalıştılar. Konuşmadık, sabrettik. Doğrusunu yaptık.
"İŞTE BİN 300 CEP TELEFONU, VARMI BİR TANE AYNI BAYİDEN ALINAN?"
O günün doğrusunun konuşulmaya başlandığında ne hale geldiği görüldüğünde, kullanışlı aparatlar, yalancı şahitler, hiç CHP ile alakası olmayan tiplemelerin CHP gibi gösterilmeye başlamasıyla onlar aradıkları zemini bulmaya çalıştılar. Ancak bir yıldır sayfasını açmadıkları dosyaya ifadeye çağırmaya, peşine düşmeye başladılar. İBB’ye kayyım atatmadığımız gibi partimize de kayyım atamak isteyenlere karşı son derece dik durduk. Şöyle bir noktaya gelindi: MASAK raporu istediler, MASAK. HTS kayıtları. Bin 300 delegenin hesap hareketlerine bakıp da bize verilen bilgi; MASAK raporumuz tertemiz. Ben biliyorum ki bu salondaki herkesin alnı tertemiz. Ama bir yandan İstanbul’daki birileri kendini Türkiye Başsavcısı sanan birileri iftiralar, hakaretler üretmeye devam ediyor. Oradan yalancı beyanları servis etmeye, yandaş kanallarda ya da sözde muhalif görünümlü ama CHP’yi tartıştırmaya talimatlı kanallarda abuk sabuk iddialar konuşuluyor. Yahu ne yalanlar atmadılar ki… Her birinize, tam bin 300 tane cep telefonu dağıtılmış. Şimdi bir şey yapacağım. Ankara’da başsavcılığın İstanbul gibi iftira odaklı değil, kanıt aradıklarını ki görevleri odur, buradan açıklıkla ifade etmem lazım. Yapılan iftiralar doğru mu diye hesap hareketlerine bakıyor. Doğru mu diye ona bakıyor. Savcıların bir görevi de lehe kanıt toplamaktır. O zaman şöyle mi yapsak yahu? Hani hep videolarda söylüyor ya dayı hoşuna gitmeyen bir şeyi söyleyen gence, Türkiye’den şikayet eden gence, şimdi bu iftirayı edenlere karşı bin 300 delegemiz, çıkarın telefonu. Çıkar telefonu göreyim, göster telefonu. Ey savcı bey biz bugün buraya sen kanıt toplayasın diye geldik. Bin 300 tane birbirinin aynısı, aynı marka, birbirinin seri numarasını takip eden bir telefonu görebiliyor musun burada? Bu salonun gelir ortalaması 60 bin lira. Milletvekilleri yükseltmese 50 bin lira. Bu telefonların her biri şu anda aynı baz istasyonuna sinyal veriyor. IMEI numarası üzerinden üretildiği gün, tarih, modem, alındığı yer belli. Bu hatta ne zamandır takıldığı belli. Bin 300 tane alın teriyle alınmış telefonun lehimize delil üretmek üzere baz istasyonunuza sinyal veriyoruz. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur. İşte sana bin 300 tane aynı marka telefon var mı bir tane aynı bayiden satın alınan? Teşekkür ediyorum arkadaşlar. Siz değil, size bu iftirayı atanlar yerin dibine girdiler şimdi.
"ONLAR YÜZÜNÜ MASKELEYEN SARAY YANDAŞLARI"
Bu salonda ortalama geliri 50 bin lira olan, alın teri ile çalışan aslan gibi delegeme, ‘Oradan, buradan şunu aldın’ yalanını atanlar, kendileri 120 bin lira maaş alıyorlar, 90 milyon liralık, eski parayla 90 trilyonluk lüks yatı gezip pazarlık yapıyorlar. Sonra da diyor ki ‘Bin 300 telefon verilmiş. İçinde soğuk cüzdan varmış. O soğuk cüzdanda da rüşvet paraları varmış.’ Bak bak bak. Kişi kendinden bilir işi. Soğuk cüzdan neymiş biliyor musunuz? Kirli para kriptoya dönüyormuş, o cüzdana yükleniyormuş. Örneğin geçmişte yaptığı bir kamu görevinde bir büyük iş adamından büyük bir parayı rüşvet olarak alan birisi, onu soğuk cüzdanla yurtdışına kaçırmayı bilir. Ey Sayın Başsavcı, bu salonda soğuk cüzdanı bilen de yok, alın teri olmadan telefon alan da yok. Ama soğuk cüzdanı kimin kullandığını biliyorum, günü gelince hesabını soracağız Allah’ın izniyle. Bir de utanmadan ‘Şikayet edenler CHP’li’ diyorlar. ‘Bizim bir suçumuz yok, CHP’liler kendileri suçluyorlar, kendileri konuşuyor’ diyorlar. Buradan söylüyorum, Erdoğan’a sesleniyorum. Bu partide öyle CHP’liler yok. Onlar CHP’li falan değil. Onlar yüzünü maskeleyen saray yandaşları, onları CHP’li diye kimse yutturamazsınız, onlar CHP’li değil. Menfaat çukuruna düşen işbirlikçiden CHP’li olmaz. Bir partinin Genel Başkanına ‘1 Nisan’da gidecek’ diyenden, 31 Mart seçimlerinde zafer değil hezimet bekleyenlerin yaptığı işleri kimse Cumhuriyet Halk Partisi’ne mal etmeye çalışmasın. Bunu yaparsan o salon ayağa kalkar, haddini bildirir sana. İşte Cumhuriyet Halk Partisi budur, budur. Bunlar 31 Mart zaferinin sahipleridir. Bunlar bu partinin onurlu, vicdanlı, cesur, kararlı evlatlarıdır. Bu evlatları kimseye karalatmam, kimsenin kendi çıkarına, ihtirasına, bu evlatları yedirmem, yedirmeyeceğim. Cumhuriyet Halk Partisi kurultayı 1919 Sivas Kongresi’dir. Mandayı, himayeyi reddetmiş, kurtuluşu örgütleme, bağımsızlığı ilan etme görevini millete veren kongredir. Bu salondaki irade, Sivas Kongresi’nin iradesidir. Bu salondaki irade, 1972’de sosyal demokrasiyi iktidara taşıyan kurultayın iradesidir. Bu kurultaydaki irade, Mustafa Kemal Atatürk’e, ‘Manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddederiz’ diyebilen Tıbbiyeli Hikmet’in iradesidir. 19 Mart darbecilerine karşı direnen irade de, partisini bir avuç meczuba teslim etmeyen irade de, bu salonun iradesidir.
"AK PARTİLİ VE MHP'Lİ SEÇMENİN VİCDANINA SESLENİYORUM"
Biz birlik ve beraberlik içinde, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Ama AK Partili ve MHP’li seçmenlerin vicdanına seslenmek isterim. Mübarek Ramazan ayında kul hakkı yediler. Bayramda insanları ailelerinden, çocuklarından ayırdılar. 18-19 yaşında gençleri, hepimizin evlatlarını bir gün yatarı olmayan bir suçtan günlerdir hapiste tutuyorlar. Bugün hesap veremeyeceği düşünülüp kul hakkına giren darbeciler, cuntacılar mahkeme-i kübrada acaba ne yapacaklar? İktidarını sürdürmek için insanların kişisel namusuna rüşvet ve onların partisine terörle işbirliği iftirasını atmak hangi vicdanına, hangi ahlaka, hangi dine, nasıl bir dindarlığa sığar? O yüzden lütfen iftiracılarla, müfterilerle artık bundan sonra sorgulayarak, bunların attığı iftiraların muhatabının kendi evladınız, kendiniz, kendi öz vicdanınız olduğunu düşünerek lütfen hesaplaşın. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır. Bugün gücü elinde bulunduranlar adaleti değil, kendi kurdukları batıl düzeni hakim kılmak istiyorlar. Hak çiğneniyor, adalet ayaklar altına alınıyor. Bugün Müslümanlar inancın şerefini, zalimin karşısında susarak değil, mazlumun yanında durarak taşıyacaklar. Zulm ile abad olanın akıbeti berbad olur. Bizim davamız makam davası değildir. Hak bâtıla galip gelene kadar mücadelemizi onurla sürdüreceğiz."
"DOSYALARIN TAMAMININ İÇİ BOMBOŞ"
"Bugün cumhurbaşkanı adayımızı ve arkadaşlarımızı içerde tutan dosyaların tamamının içi bomboştur. Darbe aceleye gelmiş, hazırlıksız yakalanmış, attığı iftiralara delil uyduramadan hızla ön seçime yetişmek için yaptığı işlerle adeta rezil rüsva olmuştur. Örneğin 2021 yılına kadar yani Ekrem Başkanın seçildiği 2019’dan sonra iki yıl İBB’ye fatura kesen bir şirket vardır. Bu şirket bu faturaları kesmiş, parasını almış, sözleşmesi bitince bir daha oraya uğramamıştır. Başka bir yere gitmiştir. Bu şirket 2015 yılında ihaleyi almış, iki yıl uzatılan ihalesi, 2019 seçimlerinden önce uzatılmış, o iki yıl da görevini yapmış, bilboardları kiralamış, alması gereken faturayı almış, ödemesi gerekeni ödemiş ve çekilmiş, gitmiştir. İBB’ye iftira atılacakken, İBB’ye iş yapan herkesi ‘naylon faturalar kestiği anlaşılmıştır’ yazarken bu şirketi de yazmışlar. Bu şirket İBB’den o günden bugüne hiç iş almadığı halde, önceki faturalar da önceki sözleşmesinden olduğu halde son 5 yıldır Teknofest’i yapan ve Türkiye Yüzyılı kampanyası için cumhurbaşkanlığı kararıyla vergilerden, ihale mevzuatından muaf tutulan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından tek firma olarak kullanılan, 18 bakanlığa sadece Türkiye Yüzyılı kampanyasının bir kısmında 1.7 milyar lira fatura kesen bu şirket Tayyip Erdoğan’ın en yakını bu şirket, Fahrettin Altun’un tek muhattabı bu şirket, sırf fatura kesenlerin hepsine aynı gizli tanıkla aynı iftira atılıyorken, bu acelecilikle açığa karışmış ve bu gizli tanık iftiralarıyla birlikte tutuklananlarla gözaltına alınıp, sabahleyin Cumhurbaşkanının çok yakınına giden bir telefon üzerine onun talimatıyla şubeden serbest bırakılmış, suçüstümüzle birlikte bir odaya davet edilip servis edilmiş göstermelik tutuklanmıştır. Meselenin özü, Teknofets’i, Türkiye Yüzyılı’nı yapan şirketin Ekrem İmamoğlu’na naylon fatura çeken, işbirlikçi, bir şirket olduğu yalanını bütün Türkiye’nin gözü önünde bir kez daha hatırlatmak isterim. Şu kadarını söyleyim, Ekrem Başkanımızı yolsuzlukla, teröre yardımla itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir şey yok. Zaman zaman televizyona çıkan meczuplaşmış, bizim yalanlamaktan yorulduğumuz bazı kişiler, efendim daha önce belediyelerin listesinde yer alan bazı isimler konusunda bizim, Ekrem Başkanın uyarıldığını, bu konuda ısrar ettiğimizi söyleyenler iftiracıdır, yalancıdır ve tamamen bir algı operasyonunun bir parçasıdır. Genel Başkan olarak ben ve bu salonda tek vücut olarak partimizin tüm Türkiye’deki iradesini temsil eden bizler, Ekrem Başkanımızın da belediye başkanlarımızın da namusuna kendi namuslarımız kadar kefiliz arkadaşlar.
"TACİZCİ, İFTİRACI, KAÇAKÇI, DOLANDIRICI GİZLİ TANIKLAR..."
Anayasa Mahkemesi, AİHM kararlarında sadece gizli tanık ifadesinin hiç kimse için tutuklanma ve cezalandırma sebebi olmayacağı açıkça yazılırken 100’e yakın suç kaydı bulunan tacizci, iftiracı, kaçakçı, dolandırıcı gizli tanıklar ve geçmişte İBB’de bu işleri yapan, İBB’nin temiz, şeffaf, yayınlanan ihalelerinden kaçan bir takım yandaşların iftiraları, milletin ne vicdanında kabul bulmuştur ne de sorgu tutanaklarında bizi mahcup edecek bir şey ortaya çıkmıştır. Komployu hazırlayanlar aralık, ocak, şubat aylarında bir MASAK raporundan bahsettiler. Oysa MASAK raporunu 3 Mart günü talep ettiği savcılığın, 10 Mart günü ancak böyle bir rapor için bir haftada yazılmasını istedikleri rapor için bir uzman yardımcısını zorla razı edebildikleri, MASAK’ta bu rapora imza atacak bir kıdemli yönetici bulamadıklarını ancak bizzat Mehmet Şimşek’in baskısı ve etkisiyle, Tayyip Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’e verdiği vazifeyle bir uzman yardımcısına rapor hazırlatılmış. Raporda itham edilen, şüpheli gösterilen tüm hesap hareketleri tek tek savunmada ispatlanmış.
Örnek: ‘15 yıl önce bir arsa almışsın’ Ekrem Başkan’a. ‘Evet', ‘Ödediğin para tapu kaydının 20’de biri bile değil. Bu sana rüşvet olarak verilmiş. Paranın yüzde 5’ini vermişsin koca tapuyu almışsın. Değerine bak. Ekrem Başkan‘ın 14 yıl önce dönüp de avukatına ‘ya biz onu kredi ile aldık’ demesi ile ve 20’de bir paranın Ekrem Başkan’ın hesabından ödenen kapora olduğunun, 20 katının bir kamu bankasından kredi kullanıldığının, paranın bankanın hesabından kişinin hesabına geçtiğini görünce Savcı ‘Ha tamam burası böyleymiş’ deyip geçtiği gibi MASAK raporu tel tel dökülmüş, MASAK raporu bir kanıt olarak tutuklamaya konulamamış ve milleti kandırmaya yönelik algı operasyonu orada yerle bir olmuştur.
Bir yandan da Ekrem Başkanı, İBB’ye kayyum atayabilmek için terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar ve söyledikleri yapılan iş, ‘kent uzlaşısı’dır. Açıkça söyleyelim, ben kent uzlaşısı sözünden, tanımlamasından korkmam. Ancak bu DEM Parti’nin bir tanımlamasıdır. Kendi parti meclislerinde aldıkları bir kararla ‘biz kazanacağımız illerde kazanacağız, kazanamayacağımız illerde kayıtsız, şartsız muhalefeti desteklemek yerine eğer aday kent suçu işlemeyeceğine, hak ihlali, ayrımcılık yapmayacağına inandığımız bir adaysa kent uzlaşısı noktasında yaklaşacağız’ dediği bir parti meclisi kararıdır. Ancak CHP, kent uzlaşısının bu tanımını reddetmemekle ama ‘DEM, DEM kökenli Kürt, batıdaki Kürt, doğudaki Kürt’ bu kelimelerin hiçbirini kriminalize etmemekte ve listelerinde bulundurabildiği gibi eski, önceki dönem AK Parti’li, MHP’li, İYİ Partili pek çok ismin de listelerinde olmasına Türkiye İttifakı adını vermekte, tüm renkleri kucakladığını söylemektedir. Bakın Ekrem Başkanı tutuklamak istedikleri, terörden tutuklayarak kayyum atamak istedikleri soruşturma evresine kendine sorguda sordukları şudur: ‘Kent uzlaşısı ile batı il ve ilçelerindeki Kürtlerin belediyeleri kazanamasalar da belediye meclislerinde belli sayılarda kota elde edilmesi sonucunda belediye meclis kararlarında söz sahibi olmalarının, yerel yönetimlerde yer almalarının ve siyasi bir denge unsuru olmalarının amaçlandığı’ suça bakın.
"KÜRTLERİ SEVE SEVE VE BAŞ GÖZ EDEREK LİSTELERİMİZE KOYDUK"
Biz bu seçimlerde Türkiye İttifakında AK Parti’li, İYİ Parti’li, MHP’li isimleri, kanaat önderlerini listelerimizde bulundurduğumuz gibi geçmişte DEM Parti’de siyaset yapmış ya da yapmamış, bir parti üyeliği olan ya da olmayan ancak kitleleri harekete geçirebilecek dürüst, çalışkan, temsil niteliği olan Kürtleri seve seve ve baş göz ederek listelerimize koyduk. Bunun sağlanması için suçladıkları belediye başkanlarına, altında imzamla ilçe başkanlarına gitmiş yazım var. CHP’nin sahada yaptığı incelemeler, milletvekillerinden, sizlerden gelen raporlar, anketler ve siyasi görüşmeler sonucunda Türkiye İttifakı kapsamında biraz önce saydığım 4 partiden, geçmişte siyaset yapmış olan isimlerin belediye başkanları tarafından ‘eskiden bize rakipti’ diyerek ya da ‘kendi listemi oluşturmak istiyorum’ diyerek listelere konulmak istemedikleri hususunda bu konuda kararın merkezi olduğunu ifade etmiştik. Buradan bir kez daha söylüyorum, savcının yaptığı ‘kent uzlaşısı’ tanımlaması keşke böyle yapılabilse de batıdaki Kürtler temsil olanağı tamamen bulabilseler de sadece Kürtler değil, belediye meclislerinde seçimi kazanamayacak tüm partilerin temsilcileri olsa da o kentin uzlaşısı, o kente en iyi hizmet için birleşse.
Ben adına ‘kent uzlaşısı’ deseler bizim Türkiye İttifakı dediğimiz bu süreçte belediye başkanlarımız neyle suçlanıyorsa partinin genel başkanı olarak kendi talimatım olarak ilettiğimi ve sorumlunun ben olduğumu açıkça ifade ediyorum. Partimiz her kesimden olduğu gibi Kürtlerin de partisidir. Ama iktidar, Kürtlerin belediye meclislerinde temsil edilmesini suç saymaktadır. Biz barıştan yanayız. Barışa destek oluruz, kendi önerilerimizi dile getiririz. Terör örgütünün silah bırakacağı, Kürtlerin sorunlarının demokratik yollarla açılacağı her türlü girişimi yıllardır istikrarla savunduk, savunmaya devam ediyoruz. Ama karşımızdaki iktidar, batıda seçimlere giren Kürtlere terör yaftası yapıştırmaktan çekinmiyor. Ekrem Başkana yapılan kumpas, bir yanı ile Kürtlerin seçilme ve seçme hakkına kurulan kumpastır. Kürtler, CHP’ye güvenebilirler ama kendilerini defalarca kandırmış, her fırsatta suçlamış, cezalandırmış ve zulmetmiş olan bu AK Parti iktidarına en kuvvetli yanıtı yine kendileri vereceklerdir. Eğer bugün hala kayyum varsa, seçilmiş siyasetçiler hala hapisteyse, çözüme dair söylenen her sözün altı boşaltılmaktadır.
Kürt sorununun çözümü, Türkiye’nin demokratikleşmesinden geçer. Türkiye demokratikleşecek, tüm sorunlarını hep birlikte çözecek, iktidarın çıkar hesapları alanından çıkarılacak bu sonucun TBMM zemininde şeffaflıkla, samimiyetle, toplumsal mutabakatla çözülmesi için her gayreti göstereceğiz. Kürtlerin de teminatı biziz ve onları değersiz görmeyen tüm siyasi partiler bizim için değerlidir. Ancak terör sürecinde en büyük bedeli ödemiş şehitlerimizin analarının, evlatlarının ve gazilerimizin gözünün içine bakamayacağımız hiçbir işin de içinde olmayacağımızı açıkça ifade etmek istiyorum.
"MASAK RAPORU BİR POŞET PEÇETEDEN İBARET"
Şimdi öyle bir hale düştüler ki MASAK raporu bir poşet peçeteden ibaret. Tanık, gizli tanık beyanlarını destekleyecek kanıt dosyada ara ki bulasın, bir tane kanıt bulamadılar. İddianame yazacak MASAK patladı, kanıt yok, yalancı şahit çınar, meşe gibi odunlardan ifadelerinin birbiriyle çelişkileri avukatlar tarafından yakalanıyor, yüzlerine vuruluyor, çare yalancı tanık bulmakta. Öyle bir noktaya savruldular ki geçmişte İBB’de çalışan şimdi kamuda, Anadolu Ajansı’nda, bakanlıklarda, Cumhurbaşkanlığında iş yapan firmaların sahiplerini çağırıp yalancı tanıklığa meyletmelerini, onları yalancı tanıklığa zorlamaya çalışan görüşmeler yapılıyor. Kimi zaman İstanbul’daki sözde adalet sarayında kim zaman hakimevlerinde, kimi zaman bambaşka mekanlarda. Her biri ile ilgili detaylı bilgimiz var. Bu kişilere yapılan baskılarda kişiler ‘ben oraya girmedim, İstanbul bana ters, ben zaten buranın işini aldım’ deyince ‘buradan ekmek yiyorsun, ne olur orada ortaya çıkarılması gereken bir rüşvet çarkına şu ifadeyi imzalasan, sen bunu söylesen ne olur’ diyene ‘günü olur iftira olur’ diyeni odasından kovan, ‘Bundan sonra alırsın sen o ihaleleri’ diyenlerin hukuk fakültesinden diplomalarının olması, dünyanın en kutsal mesleği, savunma mesleğinin karşısında iddiaları oluşturmak için bu kadar ahlaki zeminden uzaklaşmaları... kendileri için değilse bu ülkede onları bu mevkilere getiren bir iktidarı 23 yıldır yenemediysek en büyük sorumluluk bize aittir. Hepsi için ne yapmak gerekiyorsa, ilk seçimde seçimleri kazanıp bu ülkeyi yeniden demokrasi ile tanıştırarak mutlaka başaracağız. Yargıdaki bir avuç çetenin yargılandıkları günleri göreceğiz eninde sonunda. Silivri’de kadın mahkumları SEGBİS ile çağırıp ‘1.5 yaşında, 3 yaşında kızın varmış. Bak son kez buradayım. Ekrandan giderim 10 yıl ne beni ne evladını görürsün’ ifadelerini kullananların SEGBİS görüşmesinin kaydını sildirmek üzere bu ifade bize ulaştıktan sonra çabaladıklarını, uğraştıklarını ve orada o görüşmenin kaydını sildirmeye çalıştıklarını biliyorum. O görüşmelerin en yakın zamanda televizyon ekranlarında yer alması için gayret sarf ediyorum. Eninde sonunda bunları Türkiye’ye de dünyaya da rezil edeceğim. Size söz veriyorum.
"HER BİRİMİZDEN 13 BİN 500 LİRA ÇALDILAR"
Yandaş basında ‘İBB’de 560 milyarlık yolsuzluk’ dediler, bir lirasını ispat edemediler. Ekrem Başkanın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçte bu milletin hazinesinden 30 milyar dolar sattılar, yani tek bir kişinin koltukta oturmak için milletimize ödettiği bedel şu: Bir aylık bebekten 104 yaşındaki amcamıza kadar 86 milyon vatandaşa bölüştürürsek her birimizden 13 bin 500 lira çaldılar. Seçilmiş belediye başkanının mazbatasına, 31 yıl önceki diplomaya, şirketlerin mal varlıklarına el koyanlar, bu ülkede devlet tarafından verilen hiçbir kağıdın güvencesinin, karşılığının olmadığını bütün dünyaya haykırdılar. Bu ekonomiye yapılacak en büyük kötülüktür. Ekrem İmamoğlu le yarışmaktan korktukları için faizler yükseliyor, enflasyon yükseliyor. Daha dün elektriğe yüzde 25 zam yaptılar. Siyasi operasyonların faturasını millet ödüyor. Risk primi diye birşey var. Belediyenin de bakanlığın da hazinenin de özel şirketin de yurt dışından bir para bulacağı zaman risk primi faizinin tutarını belirliyor. Risk primi 19 Mart sabahı darbe girişimi başladığında 279’la başladı. Herkes çok endişeliydi. Bugün 320’dir. Muadilimiz ekonomilerde 100’ün altında olan risk primini 320’ye çıkaran işte kendi iktidarı için milleti düşünmeyen anlayıştır.
"MEHMET ŞİMŞEK DÜNYADA DEMOKRAT GÖRÜNEN, TÜRKİYE'DE CUNTANIN MALİ AYAĞI OLAN KİŞİDİR"
Mehmet Şimşek, yurt dışı yatırımcılarla toplantılar yapıyor ve Türkiye’ye para çekmeye çalışıyor. Bu toplantılardan birine giderken yolladığı davet mektuplarından ikisi TÜSİAD’ın yöneticilerine ait. Oysa o yöneticilerin bu yargılama süreci öncesinde iş dünyasına gözdağı olsun diye kendi kürsülerinde yaptıkları ekonomi eleştirileri yüzünden yurt dışına çıkış yasağı var. Mehmet Şimşek'in yurt dışında sözünü dinletmeye gittiği yerde yurt dışında 70 ülkeye ihracat yapan TÜSİAD başkanı davetli olduğu toplantıya yurt dışına çıkış yasağı olduğu için gidemiyor. Soruyorlar ne suç işlemiş diye, ‘hükümeti eleştirmiş' diyorlar. Mehmet Şimşek o insanları ikna edip para bulmaya çalışıyor. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen, Türkiye'de cuntanın mali ayağı olan kişidir, bunu deşifre etmeye devam edeceğiz."
"TEKRAR MİLLETİN İRADESİNE BAŞVURMAYA DAVET EDİYORUM. SANA MEYDAN OKUYORUZ"
"Buradan sözlerimin sonuna gelirken bir büyük teşekkürü Cumhur İttifakı’nın dışındaki tüm siyasi partilere yapmak durumundayım. Başta Meclis’te grubu bulunan siyasi partiler olmak üzere, Meclis’te milletvekili olan ya da olmayan, 17 siyasi parti ayrı ayrı hem Saraçhane’de hem de tüm süreçlerde olmaları gereken her yerde oldular. Genel başkanlar danışma ziyaretleri ile yaptıkları açıklamalarla üyeleri, yöneticileri miting meydanlarında omuz omuza durdular'' dedi. Özel, şöyle konuştu:
''Biraz önce Divan Başkanımızın ifade ettiği gibi kendi siyasi simgelerini omuz omuza, birbirleriyle uğraşmadan ortak hedefe, demokrasiyi kaldırıp siyasete manasız, partileri konusuz bırakmaya çalışan diktatörle mücadelede güçlerini birleştirdiler. Maltepe’de de beraberdik, Saraçhane’de de beraberdik. Bundan sonra CHP olarak Cumhurbaşkanı adayımızı, partimizin Cumhurbaşkanı adayını bu süreçte destekleyen tüm partilerin, gelecekte kendi kararlarıyla kendi tahayyülleriyle verecekleri tüm kararlara sonuna kadar saygılıyız. Biz CHP olarak, Ekrem İmamoğlu’nu bugün en kıdemli Genel Başkanım Altan Öymen’le benim aramda kendisine koltuğu ayrılmış, onu oraya oturan iradenin 15,5 milyon dayanışma oyu ve partili oyu olduğunun bilinciyle, bütün varlığımızla sahipleniyoruz, kabulleniyoruz. Başta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş, tüm süreçlerde olağanüstü bir özveriyle, bir kardeşlik hukuku ile birlikte Ekrem Başkan’a da bu partinin geleceğe yönelik gelecek iddiasına da bir yüce gönüllülükle sahip çıkmıştır.
"CUMHURBAŞKANLIĞI ADAY OFİSİMİZİ OLUŞTURACAĞIZ"
Hem ben hem Ekrem Başkan hem Mansur Başkan hem tüm Büyükşehir Belediye Başkanlarımız, tüm partililer, partimizin tüm kademelerindeki yöneticiler, grubumuz, bundan sonra bu büyük hukuksuzlukla mücadele ederek, Ekrem İmamoğlu’nu önce özgürlüğüne kavuşturmak sonra seçim sandığını getirmek üzere bir büyük mücadeleyi hep beraber sürdürürken, bir yandan da Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisimizi oluşturacağız. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisi’nin Gölge Kabinesi ile bu iktidarın yaptıklarını takip eden, eleştiren, nasıl çözeceğini ifade eden mekanizması, Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi ile birlikte milletin adayı İmamoğlu’nu Türkiye’nin ihtiyaçları, adaylık vizyonu çerçevesinde temaslarda bulunacak, oluşan toplumsal desteğin sürekliliğini sağlayacak.
Milletimizin her bir ferdinin Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu ile duygu, düşünce, beklenti, arzularını paylaşacağı mekanizmaları oluşturacak, iş ve emek dünyası, meslek odaları, STK’lar, akademi dünyasıyla toplumsal muhalefeti bir araya getirecek kapsayıcı bir sistemle, herkesin sözünün ve emeğinin karşılık bulmasını sağlayacak, ekonomiden dış politikaya, adaletten eğitime, tarımdan sanayiye, kadından gençliğe, sosyal politikalardan milli güvenlik politikalarına kadar, afet ve kalkınmaya her alanda yeni hükümet programımızın ana temalarını siyasete ve millete ulaştıracağız. Burada adayımızla birlikte süreci etkin bir şekilde partimiz, MYK’mız, Gölge Bakanlarımız ve diğer siyasi partilerle kurulacak mekanizmalar üzerinden Türkiye’ye ulaştıracak, Türkiye ile tartışacağız. Her ne kadar aday Cumhuriyet Halk Partili, evladımız, canımız kanımız olsa da diğer siyasi partilerle, diğer siyasi görüşlerle de etkileşim halinde ve esas hedefin demokrasi olduğunun, farklı görüşlerin yarışmasının, birbirimizle tartışmaların kıymetinin demokraside olduğunu, demokrasiyi ortadan kaldıran bu anlayışa karşı mücadelenin esas olduğunu bilerek hep birlikte çalışacağız.''
''TÜRKİYE’Yİ İNŞA ETMENİN RÜYASINI HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİMİZE YÜREKTEN İNANIYORUM''
''Ben bu mücadelede sağcısı-solcusu, Kürt’ü, Türk’ü, Alevisi, Sünnisi, sosyal demokratı, muhafazakar demokratı, milliyetçi demokratı, liberal demokratı, Kürt demokratıyla bu büyük mücadeleyi hep beraber vereceğimize yürekten inanıyorum'' diyen Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Burada seçildiğimiz gece olduğu gibi asla bir kibrin, asla ve asla buyurgan bir ifadenin, kimselere patronluk etmenin değil; adalet yürüyüşüne, demokrasi yürüyüşüne Türkiye’nin bir kez daha dirilişine, sırtındaki kenelerden, başındaki cuntadan kurtuluşuna, yeniden kuruluşuna, müreffeh, Avrupa Birliği üyesi, zengin, işsizlik sorununu çözmüş, gençlerinin dünyanın diğer ülkelerinde değil; tüm dünyanın gençlerinin, bu ülkede hayal kurduğu bir Türkiye’yi inşa etmenin rüyasını hep birlikte göreceğimize yürekten inanıyorum. Bu mücadelede Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın özgürlüğü de HDP’nin geçmiş Eş Genel Başkanları Sayın Demirtaş’ın, Sayın Yüksekdağ’ın özgürlükleri de Hatay’ın TİP’ten seçilmiş Milletvekili Can Atalay‘ın özgürlüğü de Kürtüyle Türküyle tüm siyasi tutsakların özgürlüğü de mücadelemizin önündeki ilk ve en önemli hedeflerinden biridir. O yüzden bu kurultaydan demokrasiye ve adalete inanan tüm partileri, birlikte gösterdikleri dayanışmayı ve ortak mücadeleyi saygı ile selamlayarak kendilerine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Gençlerin ve bizlerin hep birlikte haykırdıkları gibi ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.'
"SAMSUN'DAN BAŞLIYORUZ, 19 MAYIS'TA İZMİR'DE..."
Dünyada otoriter popülist liderlerin nasıl geldiklerini anlatan, ülkelerine ve dünyaya ne yaptıklarını anlatan, birbirlerinden öğrendiklerini anlatan ve çağın en büyük tehdidini anlatan onlarca, yüzlerce kitap yazıldı. Ayrıca otoriter liderlerin, adı bazen ülkenin ismiyle anılan baharlarda, meydanlarda darbelerle, halk ayaklanmalarıyla gittiğini yazan kitaplar da var. Ancak bir otoriter, popülist liderin o ülkede barışçıl, sokaktan korkmayan, meydandan kaçmayan, şiddete bulaşmayan, yaratıcı fikirlerle, örneğin dayanışma sandıklarıyla, örneğin tüm üyelerle yapılan ön seçimle, örneğin gece mitingleriyle yasaklara rağmen milyonluk mitinglerle, ardından Anadolu’ya geçen milyonluk, 9 günlük tatille baltalanmak isteyen 2,2 milyonluk tarihin en büyük mitingin yapılmasıyla… Sonra her hafta bir büyük ilde… Ki ilki gelecek hafta Pazar günü Samsun’dadır. Samsun’a çıkıyoruz. Samsun’dan başlıyoruz. Büyük mitinglerle, 19 Mayıs’ta İzmir’de, İzmir tarihinin en büyük mitingiyle ve her Çarşamba akşamı İstanbul’da bir ilçede bir gece mitingiyle… Şu anda yürüttüğümüz dünya siyaset tarihinin en büyük imza kampanyasında an itibarıyla 7 milyon imzadayız. Yarından itibaren bütün Türkiye’de Genel Merkezimizden koordine edilecek Call Center ile imza atmak isteyen kim varsa doğru yönlendirmelerle, Call Center’dan aradığımız 100 kişiden sorumlu bir kıdemli üyenin, ön seçimde yaptığımız ve çok başarılı olduğumuz gibi 100 üyeye, 100 gönüllüye ulaştırılacağı imza föylerinin tüm adreslere gidip, tüm Türkiye’deki insanlara imzaları için teklifte bulunulup, Türkiye’deki seçmen sayısının yarısından bir fazlasıyla Erdoğan’a dünya siyaset tarihinin en büyük gensorusu için, en büyük güvensizlik oyu için hepinizi mücadeleye, çalışmaya ve başarmaya davet ediyorum.''
"KAYYUMU KESMEK İÇİN TOPLANDIĞIMIZ BURADA BİRBİRİMİZİ KESİP BİÇECEĞİMİZE KİM İNANABİLİR"
CHP’nin 38’inci Olağan Kurultayı’na yönelik iddialara tepki gösteren Özel, şunları söyledi:
"Birazdan bu salonda hepimiz, 1,5 yıl önce hepimizin bildiği ve bütün iftiraların boşa çıkarılacağı o tertemiz kurultaydaki irademizi bir kez daha ortaya koyacağız. Bugün buraya gelmekle, bu salonu doldurmakla, saat 09.30’da hazirunu tamamladı ve ona on kala yerini almakla aslında nasıl disiplinli, nasıl kararlı, nasıl birlikte başarmaya inanmış bir örgütün doğru temsilcileri olduğunuzu ifade ettiniz. Şimdi hep birlikte hem Genel Başkan seçimini ardından da Parti Meclisi seçimini yenileyeceğiz. Parti Meclisi’nde zaman zaman 'Efendim blok liste yapacaklar. Vurup geçecekler' gibi anlamsız, tuhaf, tüyler ürperten, bu salonun duygusunu hiç kavrayamamış tuhaf tuhaf yorumlar yapıldı. Türkiye’de yapılan ön seçimlerde sevgili Adnan Keskin çok kızmıştı önceki rekor ona aitken Manisa’da kendisine kontenjan teklif edilmişken 'Gideceğim, ön seçime gireceğim' deyip yüzde 86 oyla seçilmiş, ön seçimden sonra gelmiş ve Grup Başkanvekili olmuş, yönetmeye çağırıldığı kongrelerde 'Çarşaf liste yoksa beni çağırmayın' demiş birinin blok listeyle kimi vuruyorsun, nereye geçiyorsun? Biz elbette çarşaf listeden asla taviz vermeyeceğiz.
Ayrıca kayyumu kesmek için toplandığımız burada birbirimizi kesip biçeceğimize kim inanabilir? Böyle bir duyguyu kim taşıyabilir? Biz hep birlikte bugün bazı zorunlu değişiklikler dışında sizin kurultayda sandıktan çıkan iradenizi aynen koruyarak yol yürüyoruz. Nedir o zorunlu değişiklikler? Bugün yapıldığı için altı arkadaşımızı; üç arkadaşımızın yaşları büyüdüğünden kota dışında kalmaları yüzünden, o arkadaşlarımızı korumak gerektiği yerde başka fedakarlıkların önü açıldığı için bir arkadaşımızın İBB’de çok önemli bir görev üstleneceğinden, Gençlik Kolları Genel Başkanımızın PM üyesiyken, PM’nin doğal üyesi seçildiği, 61 yerine 62 kişiyle çalışmak için PM’de görev almadığı ama ondan boşalan yeri de bu müjdeyi buradan Divan Başkanımın, Genel Başkanlarımın huzurunda söyleyeyim.
"ANAHTAR LİSTEDE CEM AYDIN'IN YERİNE BERKAY OLACAK"
Anahtar listede göreceğiniz bir isim Cem Aydın’ın yerine gelmiştir. Cem’den boşalan yeri şu anda kendi haberi yok, Silivri’de bu programı takip eden Berkay, 'Her şey çok güzel olacak Berkay', her şey çok güzel olacak. Listelerde aslında çok telkin ettiğiniz gibi 'Fedakarlık yapalım, güçlü liste olsun, başka isimlerle güçlendirilsin.’ Gün, o gün değildir, gün, o günkü iradeye sahip çıkma günüdür. Gün, buradaki delegasyonun bize emanetine sahip çıkma günüdür. Listelerde birkaç zorunlu değişiklik ve birkaç hayatın doğal akışından kaynaklı değişiklik dışında hiçbir şey görmeyeceksiniz. Ancak o listeyi, üzerine de 'Benim haberim yok arkadaşlar yapmış, benim haberim yok İl Başkanları yapar…' değil, arkadaşlar, her şeyden haberim var. O liste de size emanet edilen liste, geçen yapılan anahtar listede olduğu gibi üzerinde 'Özgür Özel’in anahtar listesi' yazacak. 52 kişiden oluşan bu anahtarımızı ve kendimi siz değerli delegelerimize emanet ediyorum.''
Ana akım medyaya yönelik eleştirilerini sürdüren Özgür Özel, ''Bu listeyi siz geçen sefer ince eleyip sık dokuyarak bana emanet ettiniz. Bu sefer ben listeyi size, o listenin önüne değil, arkasına bakarak, o listeyi kullandıktan sonra kıvırıp yandaş basının ağzına tıkmak üzere emanet ediyorum. Ağızlarına tıkmak üzere'' dedi. Özel, şu ifadeleri kullandı:
“‘CHP bölündü, CHP’de kavga, CHP’de şu, CHP’de bu’ değil, Cumhuriyet Halk Partisi birdir, bütündür. Önceki Genel Başkanlarıyla bütündür, Grubuyla bütündür, Parti Meclisi ile belediye başkanlarıyla, delegeleriyle bütündür. Biz birisi gibi tek adamın değil ama biz tek bir liderin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. Buradan Erdoğan’a şu çağrıyı yapıyorum: Geçmişte milli irade dediklerinizi şimdi kirli irade ilan edip yerine kayyum atamaya kalktınız. Bu millet 1980’de asker 'Şunu seçin' dediğinde devlet milletin karşısına geçtiyse millet devleti yener, Kenan Evren’e göstermiştir. 15 Temmuz’da etle tırnak olduklarınız, ne istediyse verdikleriniz, aynı hedefe farklı yollardan yürüdükleriniz size darbeye kalkıştığında, önceden başta Kamer Genç hepimiz defalarca uyarmışken, tarihsel husumetimiz olan o çete, sizin şımarttığınız çete, size saldırırken demokrasinin arkasında durmayı, tanklar yürürken, uçaklar vururken kapalı Meclis’i açtırmayı, demokrasiyi savunmuş, milletle aynı safta durmuştur.
"DEVLET MİLLETİN KARŞISINDAYDI, BİZ MİLLETİN YANINDAYDIK, YİNE MİLLET KAZANDI"
31 Mart’ta TRT’yi, Anadolu Ajansımızı bir ittifakın yayın organları haline getirirken, 31 Mart’ta valilerden il başkanı, kaymakamlardan ilçe başkanı performansı bekleyip aksini cezalandırırken, 31 Mart’ta şanlı ordumuzun neferlerini hiç gitmedikleri ve hiç gitmeyecekleri şehirlere kaydırıp orada oy kullandırtıp seçim manipülasyonu yaparken devlet milletin karşısındaydı, biz milletin yanındaydık, yine millet kazandı. Şimdi İstanbul’u helal oylarla, israf yerine hizmeti seçenlerin ya da Ankara’da Türkiye rekoru kıranların peşine düşüp onlara yargı operasyonları yaparak ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne darbe girişiminde bulunarak ilerliyorsun, devleti kullanıyorsun, savcıları kullanıyorsun, emniyet teşkilatını kullanıyorsun, MİT’i kullanıyorsun. Ama şunu unutuyorsun. Karşında yine millet var. Saraçhane’de karşına çıkan milyonlar, pazar günü sokağa dökülen 10 milyonlar ve 86 milyon vatandaşımız bugün büyük bir mücadelenin başlangıcına tanıklık ediyorlar. Sen ki demokrasiyi bir tren olarak görmüş, 31 Mart’ta oradan inmişsin. Bu demokrasiyi bu ülkeye getiren, bu ülkenin demokrasisini kuran, bu ülkeyi ileriye götürmekten başka hiçbir hedefi olmayan bizler, selefi özentilerle sandık düşmanlığına girişen ve halefine darbe yapan sana karşı, bu selefi darbenin karşısında sana ne halefini ne de bu milletin iradesini yedirmeyeceğiz.''
"CESARETİN VARSA, GELECEKSİN, EĞER İSTİYORSAN HAZİRANIN İLK HAFTASINDA, EN KISA TAKVİMLE"
Erken seçim çağrısını yineleyen CHP Genel başkanı Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Cesaretin varsa, geleceksin. Eğer istiyorsan haziranın ilk haftasında, en kısa takvimle. ‘Yok yetişemem’, o zaman görev sürenin yarısında, en son kasım ayında, çıkacaksın ve adayımızla yarışacaksın. Bizler attığımız imzalarla sana dünya siyasi tarihinin en büyük güvensizlik oyunu ve tüm güvensizlik oylarının doğuracağı gibi tekrar milletin iradesine başvurmaya davet ediyorum. Sana meydan okuyoruz. Adayımızı yanımızda, sandığımızı önümüzde istiyoruz. CHP korkuyu asla yanına almayanların, korkuyu 100 yıl önce bırakanların, korkuyu Kerbela’da bırakanların, CHP korkunun yerine cesareti Çanakkale’de gösterenlerin, CHP direnenlerin, teslim olmayanların, rantı paylaşmak yerine yoksulluğu paylaşarak azaltmaya çalışanların partisidir. CHP dostların, CHP canların, CHP yoldaşların, CHP hangi görüşten olursa olsun vatanına, milletine, bayrağına bağlı bütün vatandaşların partisidir. İşte bu parti milletin adayını belirlemiş ve sana meydan okumaktadır. Eğer korkmuyorsan, yiğitsen, mertsen, cesaretin varsa çık karşımıza. Millete niye güvenmiyorsun? 'Biz hırsızsak, biz teröristsek, rüşvetçiysek, şaibeliysek' millet bize niye oy versin?
''Salon adamına sesleniyorum: Korkma, cesaretin varsa çık karşımıza''
Milleti inandıracağını düşünüyorsan, bizi yenebileceğini düşünüyorsan biz milletten korkmuyoruz. Milletimizin önüne çıkıyoruz. Gurur duyduğumuz adayımızla, kadrolarımızla, cesaretimizle birlikte Türkiye’yi senden kurtarmaya hazırız. Salon adamı Erdoğan. Sana, bizim zorla mahkum edildiğimiz salona sıkışarak, birazdan yüz binlerle kucaklaşacağımız gerçek kurultay konuşmasını yapmadan hemen önce, bu salondan salon adamına sesleniyorum: Korkma, cesaretin varsa çık karşımıza. Seninle de cuntanla da hesaplaşacağız. Türkiye’yi bir kez daha kurtaracağız. Her birinin ilçesine gitmiş, her birini seven, sayan, geçmişteki tutumu, tavrı, sözü ne olursa olsun şu 250’ye yakın il, ilçe ziyaretinde kucaklaştığımız canım delegelerim iyi ki koştunuz, iyi ki buraya geldiniz, iyi ki partinize sahip çıktınız. Kendimi, listemizi size emanet ediyorum. Burada ortaya çıkacak birlik ve beraberlik görüntüsü, yarın akşam yandaş kanalların tasası olacak. Bizi gündemde tutup Ekrem Başkan’a yapılan haksızlıkları, adaletsizlikleri gizlemeye çalışanlara bu ülkenin gündemini, yokluğu, yoksulluğu, işsizliği, onların çaresi seçim sandığını ve adayımızı hatırlatmanın zamanı geldi. Hepinizi seviyorum, hepinize bir şey söyleyerek sözlerimi sonlandıracağım. Bu salonda geçmişte birbirini kıranlar, kırılanlar vardır. Üzülenler, üzenler vardır. Her kavganın bir haklısı, bir haksızı vardır. Bu salondaki bütün haklılardan, bütün haksızlar adına partinin Genel Başkanı olarak ben özür diliyorum. Helalleşin arkadaşlar, kucaklaşın. Kalkın, kucaklaşın. Bu partiyi yarınlara taşıyacak olan sizin bu birlikteliğiniz. Hepinizi seviyorum. Bu parti birdir, bütündür ve size emanettir. İyi ki varsınız. Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın onun kurucusu CHP, var olsun Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi. Eninde sonunda biz başaracağız, siz başaracaksınız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun."
KURULTAYA MESAJ GÖNDERDİ: İMAMOĞLU'NA KOLTUK AYRILDI
Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu bulunan CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için de temsili koltuk ayrıldı.
İmamoğlu, delegelere mesaj yolladı.
İmamoğlu'nun mesajını, Divan Başkanı Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu okudu. İmamoğlu'nun mesajı şöyle:
"Partimizin 21. Olağanüstü Kurultayı’nı, olağanüstü bir dönemde, olağanüstü koşullar altında gerçekleştiriyoruz. Bu bir darbe dönemidir. Sivil bir darbe ile karşı karşıyayız. Tek bir kişi, onun yarattığı sistem ve birlikte olduğu bir avuç insan seçim sonuçlarını bugünden yargı eliyle belirlemeye, milletin seçme hakkını milletin elinden almaya çalışmaktadır. Bu amaçla partimizin Cumhurbaşkanı Adayı’nı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı tutuklattılar. Cumhuriyet Halk Partisi’ni yargı eliyle bölüp, parçalama, İstanbul’a kayyum atama planı içindeler. Ancak vatandaşlarımızın, gençleriyle, kadınları, erkekleri hatta her yaştan ve her görüşten insanlarıyla iradelerine ve geleceklerine sahip çıkma kararlılıklarıyla ayağa kalkmış, iktidarın yargı eliyle yapmaya çalıştığı darbeye boyun eğmeyeceğini güçlü bir şekilde göstererek tarihe geçmiştir.
"MİLLETİMİZ KENDİLERİNDEN KAÇIRILAN SANDIĞI GİTTİĞİ YERE KADAR KOVALAMASINI DA İYİ BİLİR"
Demoktatik hayata, hukuk devletine, milli iradeye karşı darbe girişiminde bulunanlar, ülkemizi derin bir meşruiyet krizine sokmuştur. Bugün Türkiye, hukuk ve demokrasi sınırları dışına çıkarak seçmenden aldığı vekaleti kötüye kullanan bu nedenle meşruiyetini yitirmiş bir iktidar tarafından idare edilmektedir. Malum kişi ve onunla hareket eden bir avuç insan, demokratik hayata, milletin iradesine saygılı olduklarını kanıtlamaya ve milletten aldıkları vekaleti derhal yerine getirmeye mecburdurlar. Bunun yolu, sandığı vatandaşın önüne getirmek ve adil, özgür, serbest seçimlerin yapılmasını sağlamaktır. Aksi takdirde seçimlerin geciktirildiği her gün, yaşamakta olduğumuz ağır ekonomi, adalet ve siyaset sorunlarını daha da ağırlaştıracaktır. Bu şartlar altında milletin hakemliğinden kaçmanın hiçbir izahı, hiçbir mazereti olamaz. Unutulmasın ki, milletin kendi iradesine ve geleceğine sahip çıkma kararlılığı, her türlü zorbalığın üstündedir. Ve milletimiz kendilerinden kaçırılan sandığı gittiği yere kadar kovalamasını da iyi bilir.
Değerli yol arkadaşlarım, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Başkanlığında Sivas’ta gerçekleştirdiğimiz ilk kongreden bu yana Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurultayları, bağımsızlık ve cumhuriyet mücadelesinin şekillendiği demokrasi karargahları olmuştur. Bundan sonra da öyle olacaktır. Bugün itibarıyla önümüzde iki hedef vardır; ne pahasına olursa olsun hukuka ve demokrasiye sahip çıkarak hükümeti derhal serbest, adil seçimleri yapmaya zorlamak ve o seçimi çok üstün gayret, işbirliği ve kararlılıkla büyük bir fark ile kazanarak ülkemizi, 86 milyon insanımızı refaha, huzura, özgürlüğe kavuşturmak, ülkemizde güçlü bir adalet sistemiyle özgürlükçü parlamenter sistemi kurmak. Bu hedeflere ancak milletimizin her görüşten insanımızın gönül ve kader birliği yaparak ayrı mücadele saflarında, aynı kararlılıkla yer alarak ulaşabiliriz.
"ONLAR BİZİM GELECEĞİMİZDİR"
19 Mart darbe girişiminden bu yana, partimizin cesur, mücadeleci karakterini ortaya koyan başta Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel olmak üzere tüm partili yol arkadaşlarıma, milyonlarca üyemize yürekten teşekkür ediyorum. Bir an bile tereddüt etmeden, sokaklara çıkan, meydanları dolduran, dayanışma sandıklarına koşan, maruz kaldığı haksız ve orantısız şiddete rağmen geri adım atmayan, caddeleri, alanları, meydanları dolduran on binlerce yurttaşımıza teşekkür ediyorum. Her birinize içten selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum. Bu ülkenin evlatlarına, özellikle pırlantamız, geleceğimiz, sevgili gençlerimize bu eziyeti yaşatanlara ve onları çok sevdiğimiz polisimizle karşı karşıya getirmek için gözünü kırpmadan adalet duygusunu yitirmiş bir avuç emir kuluna kulluk edenlere sesleniyorum, hapiste tutulmalarına neden olduğunuz, uydurma yöntemlerle eziyet çektirdiğiniz, yüreği vatan, millet, bayrak sevgisiyle dolu olan o gençler, kendisini darp eden polise, ‘Ağabey, sana bir şey olursa üzülürüm. Sen şehit olursan ben kahrolur, ağlarım’ diyen vatansever kızlarımız, gençlerimizdir. Bunu görün ve anlayın, onlar bizim geleceğimizdir.
"CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI KAMPANYAMIZI BAŞLATACAĞIZ"
Tek yürek, tek yumruk olmuş bir Cumhuriyet Halk Partisi, bu muazzam birlik ve dayanışmanın sarsılmaz omurgasıdır. Hep öyle olmuştur ve hep öyle kalacaktır. Partimin ve 15 buçuk milyon yurttaşımızın oyları ile Cumhurbaşkanı adayı olarak bu birlik ve dayanışmayı büyütmeyi, en doğru şekilde temsil etmenin çok önemli olduğunu, Cumhuriyet tarihimizin en büyük sorumluluklarından biri olarak görüyorum. Emin olunuz ki, siz kıymetli dava arkadaşlarım ve milletimin evlatlarıyla birlikte 86 milyon insanımıza mahcup olmayacağız ve başaracağız. Hepinizin huzurunda buna ant içiyorum. Bu çerçevede, önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı adaylığı kampanyamızı başlatacağız. Demokrat, halkçı, icraatçı bir yöntem anlayışıyla bu ülkeyi nasıl hızlı bir refaha, hızlı bir huzura ve özgürlüğe kavuşturacağımızı, yoksulluktan, zenginliğe adı geçen adil bir düzen ile 21. yüzyılın en başarılı ülkelerinden biri olacağımızı bütün detaylarıyla anlatacağız.
"ASLA HAK YEMEDİM, HAKKIMI DA YEDİRMEDİM"
İnanın, milletimizin azim ve kararlılığı sayesinde, bizleri içine hapsettikleri duvarlar, demir parmaklıklar teker teker tefferuata dönüşüyor. Unutmayın ve inanın yoldaşlarım, başaracağız, hiç kuşkunuz olmasın. Bir avuç insanı göndereceğiz. Milli iradeyi ülkemizde hakim kılacağız. Haksızlığı, zorbalığı, millete ait olan koltuğu seçim kazanmak için her yolu mübah görenleri yeneceğiz. Özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin ve Cumhuriyet'in ikinci yüzyılını, güçlü iktidarını milletçe hep birlikte kuracağız. Bunun için tüm kararlılığımla milletimi davet ediyorum. Daha önce hangi partiye oy vermiş olursa olsun, her vatandaşımızı mücadeleye davet ediyorum. Bu ülke hepimizin. Bu cennet vatan, bu devlet hepimizin. Ancak bir ve beraber olursak bu zulüme son verebiliriz. Ancak omuz omuza olur, yan yana gelirsek özgür, mutlu ve demokratik Türkiye’yi kurabiliriz. Ulusal bütünlüğümüzü tesis edebilir, uluslararası itibar ve gücümüzü en üst seviyeye taşıyabiliriz. Böyle bir Türkiye’yi kuracağız ve hep birlikte hak ettiğimiz seviyeye çıkacağız. Çünkü biz milletiz ve millet büyüktür. 105. yılında hatırlatıyorum ki egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Kararlı tavrınız ve mücadeleniz için size bir kez daha teşekkür ediyorum. Milletimize umut ve cesaret vereceğinize yürekten inanıyorum. Asla hak yemedim, hakkımı da yedirmedim. Hep mertlikten yana oldum. Sizin de milletimizin ve devletimizin hakkını bir avuç insana yedirmeyeceğinizi biliyorum. Size olan inancım tamdır. Kendimi önce Allah’a, sonra size ve milletimize emanet ediyorum. Kurultayımızın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum."
ÖZGÜR ÇELİK, İMAMOĞLU'NUN KURULTAY DELEGE KARTINI PAYLAŞTI
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, "Umut burada! Umut Silivri zindanında 'Her şey çok güzel olacak' diyen bir yiğidin güzel Türkiye hayallerinde! Ekrem İmamoğlu milletimize, mücadelesi bize emanet. Bizi ayıramaz duvarlar, teller! Buradasınız Canım Ekrem Başkanımız! İrade Milletindir!" dedi.
RESUL EMRAH ŞAHAN'IN MESAJI KONULDU
Salonda bulunan her bir koltuğun üzerine Silivri'de tutuklu bulunan Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan'ın gönderdiği mesaj konuldu.
"Buradan çıkacağız, erken seçim sandığını getireceğiz. Ekrem İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanımız yapacağız."
GENEL BAŞKANLARIN OTURMA DÜZENİ
Ayarlanan oturma düzenine göre CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sağ tarafında Hikmet Çetin'e koltuk ayrılmışken Hikmet Çetin'in yan tarafında ise Kemal Kılıçdaroğlu oturacak. Özel'in sol tarafında ise CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na koltuk ayrıldı. İmamoğlu için ayrılan koltuğun sol yanında ise CHP'nin eski genel başkanı Altan Öymen ve Murat Karayalçın oturacak.
ÖZGÜR ÖZEL, ÖNCEKİ GENEL BAŞKANLARLA KUCAKLAŞTI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP'nin önceki genel başkanları Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Murat Karayalçın ile kucaklaştı.
"ÖZGÜR ÖZEL TEK ADAY"
Genel başkanlık için Özgür Özel'in yanı sıra daha önce eski milletvekili Berhan Şimşek ve Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal da adaylığını açıkladı. Ancak, Ümit Uysal adaylıktan çekildi. Uysal, "Partimi yıpratmamak için burada detaylarını ifade etmem gerekçelerle adaylık iddiamı sürdürmeme kararı satın aldım" dedi.
BERHAN ŞİMŞEK, ÖZGÜR ÖZEL'LE TARTIŞTI
Berhan Şimşek'in ise yeterli imza sayısına ulaşamadığı için aday olamadı.
Divan başkanı, "Genel başkanımız Özgür Özel dışında resmi adaylık başvurusu yok" dedi. Bu açıklamaya tepki gösteren Berhan Şimşek kürsüye çıkarak itiraz etti ve Özgür Özel’le tartıştı.
Şimşek'in adaylık başvurusu, belirlenen süreyi beş dakika geçtiği için Divan tarafından kabul edilmedi.
Berhan Şimşek ise yaptığı açıklamada, "Cumhuriyet Halk Partisi 21. Olağanüstü Kurultayı'nda imzalarımız ve müracaatımızı beş dakika geç kaldığımız için divan kabul etmedi. Sayın Özgür Öze, Sayın Murat Emir ve Sayın Ali Mahir Başarır'la konuşmama rağmen 'Hayır vakit geçmiştir' dediler ama geçen kurultayda listeler dört saat sonra verilebildi. Kamuoyunun ve parti kamuoyunun vicdanına teslim ediyorum saygılar. Bazı basın organlarında imzayı bulamadığımızı söyleniyor görmek isteyenler beni telefonumdan arayabilir. 97 imzayı kendilerine takdim ederim" ifadelerini kullandı.
Şimşek, aday olması için CHP delegelerinin yüzde beşinin imzasını alması gerekiyor.
MANSUR YAVAŞ: "İNŞALLAH GÜZEL OLACAK"
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğu nedeniyle temsili koltuk ayrılması sorulan ABB Başkanı Mansur Yavaş, "İnşallah önümüzdeki kurultayda orada görürüz kendisini" dedi.
ALTAN ÖYMEN: "ÖZEL'İN KONUŞMASINI ÇOK İYİ BULDUM"
CHP'nin eski genel başkanı Altan Öymen, “Özgür Özel’in konuşmasını çok iyi buldum. Her noktaya değindi. Şu sıralar insanın aklına takılan meseleler var. Onların her birine kendi görüşünü açıklayarak, kanıtlarını ortaya koyarak anlattığı etraflı bir konuşmaydı. Eskiden öyle denirdi, ‘günün anlam ve önemine tamamen uygundu" dedi.
"DENGE VE DAYANIŞMA LİSTESİ"
Kurultay'da, Parti Meclisi (PM) ve Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) seçimi de yapılacak. Çarşaf liste yöntemiyle yapılacak Parti Meclisi seçimleri için 52 kişilik bir anahtar liste çıkaracağı belirtilen genel başkan Özel'in "Olağan kurultayda delegelerin gösterdiği iradeye saygının gereği" olarak mevcut Parti Meclisi üyelerine büyük oranda anahtar listesinde yer vermesi bekleniyor. Kulislerde değişikliğin 8 ila 10 üye ile sınırlı kalabileceği, bazı PM ve MYK üyelerine ise başka görevler önerileceği konuşuluyor.
İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı'nın öncülüğünde en az 12 milletvekilinin desteğini açıkladığı bir grubun ise Parti Meclisi seçimleri için "Denge ve Dayanışma Listesi" çıkarması bekleniyor.
CHP'NİN MEVCUT PARTİ MECLİSİ (PM)
Ahmet Hakan Uyanık, Ali Abbas Ertürk, Ali Haydar Fırat, Ali Haydar Hakverdi, Baki Aydöner, Baran Bozoğlu, Burhanettin Bulut, Canan Taşer, Emin Umut Dikili, Ensar Aytekin, Gamze Taşcıer, Gökan Seybek, Mahir Yüksel, Mehmet Tüm, Melisa Uğraş, Müslim Sarı, Orhan Sarıbal, Ozan Işık, Saniye Barut, Semra Dinçer, Sinem Kırçiçek, Şengül Yeşildal, Yalçın Görgöz, Armağan Erdoğan, Aylin Nazlıaka, İlhan Uzgel, Mehmet Necati Yağcı, Meryem Gül Çiftci binici, Selin Sayek Böke, Yalçın Karatepe, Hüseyin Yaşar, Özgür Ceylan, Mustafa Sezgin Tanrıkulu, Hikmet Yalım Halıcı, Bedirhan Berk Doğru, Berker Esen, Cem Aydın, Gülşah Deniz Atalar, Koza Yardımcı, Özgür Karabat, Pınar Uzun Okakın, Sevgi Kılıç, Suat Özçağdaş, Turgay Özcan, Volkan Demir, Deniz Yücel, Gökçe Gökçen, Murat Bakan, Yankı Bağcıoğlu, İsmail Atakan Ünver, Uğurcan İrak, Hikmet Erbilgin, Zeliha Aksaz Şahbaz, Mehmet Alkın Denizaslanı, Erhan Adem, Ecevit Keleş, Nazan Güneysu, Ulaş Karasu, Erbil Aydınlık, Deniz Yavuzyılmaz.
MİTİNG SAAT 16.00'DA
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kurultayın ardından saat 16.00'daki "Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingi"nde vatandaşlarla buluşacak. Miting için CHP otobüsü alana getirildi, vatandaşların alana girebilmesi için Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin yanındaki park alanında önlemler alındı.
SÜREÇ NASIL BU NOKTAYA GELDİ
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 19 Mart'ta gözaltına alınması sonrası 23 Mart'ta tutuklanmasının ardından Cumhuriyet Halk Partisine (CHP) "kayyum atanacağı" iddiası iki hafta önce siyasetin gündemine bomba gibi düştü.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iddiaların önüne geçmek için 21 Mart'ta olağanüstü kurultay kararı aldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının CHP'nin 4-5 Kasım 2023'te yapılan 38. Olağan Kurultayı'nda "kurultay günü para karşılığı oy kullandırıldığı" iddialarına ilişkin soruşturması kapsamında 38. Olağan Kurultayı'nın geçersiz sayılarak CHP'ye kayyum atanacağı iddia ediliyordu.
HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞINDAN ÖZEL'İN SÖZLERİNE YANIT
Hazine ve Maliye Bakanlığı, Özel'in kurultaydaki, "Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünen gerçekte Türkiye’deki cuntanın mali ayağı olan kişidir" sözlerine X hesabından yanıt verdi:
"CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, bugün gerçekleştirdiği kurultay konuşmasında Hazine ve Maliye Bakanımızı mesnetsiz ve dayanaksız ifadelerle itham ederek bir kez daha hedef almıştır.
Birçok kez belirtildiği üzere, MASAK'ın adli mercilere ilettiği bilgiler, Bakanlık bilgisi ve onayı dışındadır. Bu süreçte, Sayın Bakanımızın ve Bakanlık makamlarının önceden bilgi sahibi olması veya müdahalesi söz konusu olamaz.
Sayın Bakanımıza yönelik ısrarlı ve gerçek dışı ithamları şiddetle reddediyor ve kınıyoruz.
Bu çerçevede, Sayın Bakanımıza yönelik itibar suikastı amaçlı iftira ve asılsız ithamlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır."
AKP SÖZCÜSÜ ÇELİK:
AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in, kurultaydaki açıklamalarına tepki gösterdi. Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları kaydetti:
"CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanımıza ve hükümetimize dönük olarak 'cunta yönetimi' ifadesini kullanmış. Siyasi tarihimizde on yıllar boyunca cunta yönetimlerinin siyasi destekçisi her zaman CHP olmuştur. Demokratik siyasi sözlükte 'cunta eşittir CHP' yazar. Özgür Özel siyasi tarih bilmediği gibi siyasi cümle kurmayı da bilmiyor. Girdiği her seçimi millet iradesiyle kazanmış Cumhurbaşkanımıza karşı bu ifadeleri kullanmak, kötü niyetli bir siyasi cehaletten başka bir şey değildir. Tipik bir CHP geleneğidir; demokratik yollarla seçilmiş iradeye cunta derler, karanlık cunta yönetimlerine ise demokrasi diye bakarlar. Cumhurbaşkanımızın büyük siyasi mücadelesi ile demokrasimiz üzerindeki bütün gizli ve açık cuntalar etkisiz hale gelmiştir. Cunta destekçisi CHP geleneği ise bu kurultayda da 'Yassıada zihniyetine biat' etmiştir."