Ortaokullarda ‘görgü kuralları ve nezaket’, liselerde ‘adab-ı muaşeret’ isimli seçmeli dersler müfredat kapsamına alındı. Bu karar ile öğrencilerin görgü kurallarının ve nezaketin önemini fark etmeleri, aile içinde, okulda, toplumda ve dijital ortamlarda görgü kurallarına uygun davranış sergilemeleri amaçlanıyor. Peki bu kuralların ders olarak okutulması akran zorbalığının önüne geçer mi? Eğitimciler bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyor?
Çocukların görgü ve nezaket kurallarına uygun davranışlar sergilemeleri amacıyla ortaokulda 72 saatlik, liselerde ise 36 saatlik öğretim programı müfredat kapsamına girdi.
Ortaokullarda tüm kademelerde seçmeli olarak okutulacak ‘görgü kuralları ve nezaket’ dersinin birinci düzeyindeki müfredat, ‘görgü ve nezaket’, ‘ailede görgü kuralları ve nezaket’, ‘okul ortamında görgü kuralları ve nezaket’, ‘toplum içinde görgü kuralları ve nezaket’ olmak üzere 4 üniteden oluşuyor.
Dersin ikinci düzeyindeki müfredatında ise ‘görgü ve nezaket’, ‘kişiler arası ilişkilerde görgü kuralları ve nezaket’, ‘çevrede görgü kuralları ve nezaket’, ‘dijital ortamlarda görgü kuralları ve nezaket’, ‘farklı kültürlerde görgü kuralları ve nezaket’ olmak üzere 5 ünite yer alıyor.
Lisedeki adab-ı muaşeret dersinde ise teorik bilgilerin öğretilmesinden ziyade drama, gözlem, tartışma gibi etkinliklere yer verilerek öğrencilerin yaşayarak öğrenmelerine imkân tanınacak ve kalıcı öğrenmeye zemin hazırlanacak.
Peki çocuklara görgü ve nezaket kuralları öğretmeye ne zaman başlamalıyız?
Bu dersin okullarda ders olarak okutulmasının nasıl faydalarını göreceğiz?
Bu dersler okullarda yaşanan akran zorbalığı sorununa çare olur mu?
Eğitimciler ve uzmanlar bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyor?
ÖZÜR DİLEMEYİ, TEŞEKKÜR ETMEYİ BİLE BİLMİYORLAR
Emekli Öğretmen Meryem B. (72)
Bu benim yıllardır istediğim bir şeydi ve duyunca çok sevindim. Ben 33 yıl öğretmenlik yaptım ve binlerce çocuk yetiştirdim. Onlara sadece müfredattaki dersleri değil, insanlara karşı saygılı olmayı, toplum kurallarını, örf ve adetlerimizi, görgü ve nezaket kurallarını elimizden geldiğince öğretmeye çalıştık. Onların gözünde annelerinden babalarından farksızdık ve sözümüzü dinlerlerdi. Hiçbirinden en ufacık bir saygısızlık görmedim.
Şimdiki gençleri görünce çok üzülüyorum. Tabii ki devir değişti, herkes değişti ama görgü ve nezaket kuralları değişmeyen yazılı kurallardır. Her dönem uyulması gereken bizi insan yapan kurallardır. Ancak şimdiki çocuklar ve gençler hatta aileleri de görgü kurallarını hiçe sayabiliyor. Mesela, yaşça kendilerinden büyük insanlarla konuşma şekilleri, gelen misafire ‘Hoş geldiniz’ demek yerine odadan bile çıkmamaları, teşekkür etmeyi, özür dilemeyi bilmemelerinden bahsediyorum.
Bir tutturmuşlar “Ben özgürüm istediğimi yaparım” diye… Özgürlük bu demek değil ki. Özgür olmakla terbiyesizlik birbirine karıştırılıyor, aradaki o ince çizgi ortadan kalkmış durumda. Kim yetişkin kim çocuk belli değil. Ve bu durumdan çocuklardan çok ailelerin sorumlu olduğunu düşünüyorum. Artık pek çok aile buna önem vermediği için çocuklarından da aynı özeni beklemiyor, çocuğuna eğitim vermiyor. İlk eğitim ailede başlar ama yine de okullarda bu kuralların öğretilmesi fayda sağlayacaktır.
TOPLUMUN DEĞİŞİMİ ÇOCUĞUN EĞİTİMİ İLE BAŞLAR
Öğretmen Arzu K. (42)
Eğer amacına uygun bir biçimde hayata geçirilirse çok güzel bir uygulama olacak, okullarda kesinlikle böyle bir derse ihtiyacımız vardı. Ben zaten hep ‘Okullarda adap dersi her zaman olmalı’ diyordum, gerçekleşince çok mutlu oldum.
Tabii burada derslerin içeriği, nasıl işleneceği, kullanılacak kaynak ve yöntemler, kullanılacak videolar, görseller önemli. Ben annemin öğretmen okuluna giderken okuduğu ve sakladığı aile bilgisi kitabını hatırlıyorum. O kitabın içinde adab-ı muaşeret kuralları da vardı. Sofraya büyüklerden önce oturulmaz, onlar kalkmadan kalkılmaz, masa hazırlamaya yardımcı olunur, misafire hürmet edilir gibi çok güzel bilgiler vardı kitapta. Onlar bu kuralları çocukken öğrenmişti ve hem öğrencilerine hem kendi çocuklarına öğretmişti. Şimdiki gençlerin de çocukların da buna ihtiyacı var. Bu derslerin içeriği de bahsettiğim gibi işlenirse çok verimli olur.
Ben bu yaşımda 70 yaşında gibi konuşuyor olabilirim ama toplum çok bozuldu, bunu düzeltmek için çocuklarımızı eğitmeliyiz çünkü çocuğun değişimiyle toplum değişir. Trafikte, okulda, restoranda, hiçbir yerde saygı, nezaket kalmadı. Aileler de çocuklarına bunları öğretmiyor, herkes o kadar yoğun ki bu konuya eğilmiyorlar ve bu durum normal karşılanıyor. İşte bu yozlaşmayı, duyarsızlaşmayı ancak çocukları eğiterek aşabiliriz. Bunu okul vasıtasıyla yapmak çok faydalı olacak.
EVDE ANNE BABASINA SAYGI GÖSTERMEYEN DIŞARIDA KİMSEYE SAYGILI OLAMAZ
Emekli Öğretmen Zeynep T. (57)
Ben uzun yıllar öğretmenlik yaptım, şimdi emekliyim ve kendi torunlarım ile karşılaştırdığımda bizim dönemimizdeki çocukların ne kadar saygılı ve görgülü olduğunu daha iyi anlıyorum. Bizim öğrencilerimizin gözünde öğretmen en değerli insandı, saygıda kusur etmezlerdi. Şimdi öğretmen sınıfa girince ayağa kalkılmayan okullar varmış mesela, bunu duyunca çok şaşırdım. Şimdilerde çocukların gözünde sanki öğretmenlerin bir saygınlığı kalmamış gibi geliyor bana. Sadece öğretmene değil, ‘büyüğe saygı küçüğe sevgi’ gibi kavramlar da lafta kalıyor.
Çoğu aile çocuğuna evde terbiye vermiyor. Anne babasına saygı göstermeyen okulda öğretmenine de saygılı olmaz, arkadaşlarına da dışarıda gördüğü hiç tanımadığı insanlara da. Çocuklar çok küçükken bu eğitim anne, baba ve bakımını üstlenen büyükleri tarafından verilmeli. Ağaç yaşken eğilirse o ağaç ulu bir çınara dönüşür, kimse onu yıkamaz.
Günümüz çocuklarına görgü ve nezaket kurallarının okullarda öğretilmesi çok güzel bir gelişme. Umarın o hem onlara hem ailelerine faydalı bir eğitim olur.
AKRAN ZOBALIĞINA ÇARE OLABİLİR
"İnsan, sosyal bir varlıktır ve sağlıklı bir bireyin sahip olması gereken sosyal becerilerin en sağlıklı edinim şekli deneyimleyerek, yaparak yaşayarak öğrenmedir" diyen Uzman Klinik Psikolog Dilara Sayar Şen, bir ilişkiyi başlatma-sürdürme, selamlaşma, vedalaşma, teşekkür etme, özür dileme, sorun çözme, dinleyici olma, yardım etme, yardım isteyebilme, saygı duyma, empati kurma, duyguları tanıma gibi sosyal becerilerin edinilmesi, toplumsal kuralların benimsenmesi, görgü kurallarının öneminin fark edilmesi ve hayatın içinde uygulanması için günümüz gençlerinin bir program çerçevesinde eğitim almalarının gerekli olduğunu söyledi.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortaokul düzeyi için görgü kuralları ve nezaket, lise düzeyi için adab-ı muaşeret ders adıyla müfredata dahil ettiği seçmeli derslerin oldukça faydalı olacağını düşünen Şen, bu derslerin özellikle akran zorbalığı ile çok yoğun şekilde mücadele edilen bu dönemde, çocukların ve gençlerin sağlıklı ilişkiler kurabilme becerisi edinmelerine de aracılık edeceğini; fiziksel, sözel, sosyal ve siber zorbalığın son bulması için, arkadaşlık ilişkilerinde zorbalığa başvuran öğrencilerin okul rehberlik birimleri tarafından bu derslere yönlendirilmesinin faydalı olacağını ifade etti.
Zarafet, imaj ve iletişim uzmanı Ayça Kuru ise kendisinin yıllarca özel okullarda seçmeli ders olarak verdiği adab-ı muaşeret yani görgü kuralları dersinin Türkiye’nin dört bir yanında aktif bir şekilde verilmesi gerektiğini, bunun çok büyük artılarının olacağını ifade etti.
OLUMSUZ GİDİŞATI TERSİNE ÇEVİRECEK
Çocukların ve gençlerin hayatlarının çoğunun sanal dünyada, ekranlar karşısında geçtiğini, günlük yaşamın içinde yüz yüze sohbet edemediklerini, karşılaştıkları sorunlara çözüm üretemediklerini, gerçek arkadaşlıklar kuramadıklarını, tüm deneyimlere ekranlar aracılığıyla ulaştıklarını söyleyen Şen, sosyal medyanın hayatlarının odak noktası olmasının özellikle yeni nesilde aşırı, sağlıksız bir öz güven ve sınırsızlık doğurduğunu, pandemi sürecindeki uzaktan eğitim sürecinin de bu durumu şiddetlendirdiğini belirtti.
Şen, müfredata eklenen yeni ders içerikleri önemsenirse, aileler okuldaki bu içerikleri evde desteklerse yeni neslin bu konulardaki olumsuz gidişatının tersine çevrilebileceğine inandığını söyledi.
“Aile içinde öğrenilen her şey çocuğun temelini oluşturur ve bu temel okulda güçlenerek sağlam bir yapı haline gelir” diyen Şen, okullara eklenen bu müfredat içeriklerinin eş zamanlı olarak her ailenin gündeminde olması gerektiğini, anne ve babaların evde, öğretmenlerin okulda çocuklar için birer model olduklarının unutulmaması gerektiğini ifade etti.
Şen, çocuktan beklenen ve doğru olan ne varsa anne baba ve öğretmenlerin de onu uyguluyor olmaları gerektiğinin altını çizdi.
TERBİYE DOĞDUĞUMUZ ANDA BAŞLAR
Kuru, çocuklara adab-ı muaşeret kurallarını öğretmeye ne zaman başlanması gerektiği konusunda şunları söyledi:
“Adab-ı muaşeret kurallarını üç bölüme ayırabiliriz. Terbiye, nezaket kuralları ve zarafet… Terbiye, doğduğumuz andan itibaren ailemizin bize verdiği bilinen adab-ı muaşeret kurallarıdır. Daha sonra nezaket kuralları gelir. Bu eğitim çocuğun okula başladığı andan itibaren yani ailenin dışında başka bireyleri görmeye başladığı andan itibaren diğer bireyler tarafından öğretilen kurallardır. Anaokulu dahil olmak üzere eğitim hayatı boyunca sürekli alınması gerekir. Daha sonra ise zarafet gelir. Zarafet terbiye ve nezaketin birleşmesinin kişinin kişiliğine ve davranışlarına yansımasıdır. Bunun sağlanması için de bahsettiğimiz eğitimlerin doğru bir şekilde alınması gerekir.”
Günümüzde pek çok aile çocuklarına kıyamıyor ve deyim yerindeyse biraz şımartıyor. Çocuk kendini rahat ifade etsin, özgür olsun, istediğini yapsın diye görgü ve nezaket kuralları göz ardı edilebiliyor.
Kuru, aile tarafından çocuğa terbiye adı altında tüm eğitimlerin verilmesi gerektiğine, çocukların 'Yeter ki sussun' ya da 'Yeter ki mutlu olsun' diye yetiştirilmesinin gelecekte çok büyük problemler çıkaracağına dikkat çekti ve bir örnekle anlattı:
“Mesela çocuğuna her beğendiği hatta her dokunduğu oyuncağı alan bir aile gelecekte o çocuğun her şeyden sıkılma her şeyden vazgeçme ya da her şeyi kolay elde edebilme karakter yapısını tetikler. Çocuğun tüm hayatını etkileyecek bir davranış bozukluğu ortaya çıkabilir, vazgeçme karakteri çok fazla gelişebilir. O yüzden görgü kuralları ve zarafet eğitimlerinde örf adetlerimiz içinde olmak kaydı ile her şey doğru bir şekilde anlatmalı, tabiri caizse eski usul diye nitelendirilen tüm doğrular öğretilmeye devam edilmelidir."