Toplantının ardından açıklamayı Başkan İmamoğlu, “Kayyım uygulaması yerel demokrasinin Anayasa ile teminat altına alınmış en önemli göstergesi olan halk iradesini ortadan kaldırmaktadır.” dedi.
İmamoğlu’nun açıklaması şöyle: "Hakkari ve Esenyurt Belediyelerinden sonra 4 Kasım 2024 tarihi itibarıyla Mardin Büyükşehir Belediyesi ile Batman ve Halfeti Belediyelerine de kayyım atandığı açıklanmıştır. Bu kararla bir kez daha hukukun temel ilkeleri, en temel insan hakları pervasızca çiğnenmiştir. Bugün demokrasimiz bir kez daha derin bir yara almıştır.
Anayasa’mıza göre mahalli idarelerin karar organları, kanunda gösterilen usulle ve seçmenler tarafından seçilerek oluşturulmakta, mahalli idarelerin seçilmiş organlarının, organlık sıfatını kaybetmeleri konusunda denetim yargı yolu ile olmaktadır.
Anayasa’mızda İçişleri Bakanına verilen görevden uzaklaştırma tedbiri, yalnızca mahalli idare organlarının görevleri ile ilgili bir suç işlemeleri halinde kullanılabilecek istisnai bir yetki olarak sayılmıştır. Belediye Kanunu’nda da kayyım atamasına dayanarak yapılan hükümde İçişleri Bakanına görevden alma yetkisi tanınmamıştır.
Ülkemizin imzalayarak yürürlüğe koyduğu ve Anayasa’mızın 90’ıncı maddesine göre kanun gücünde olan uluslararası anlaşmalar, yerel düzeyde seçilmiş temsilcilerin görev koşullarının, görevlerini serbestçe yerine getirilmesine emretmektedir.
1930 yılından bu yana elde ettiğimiz yerel yönetim tecrübesinin geliştirilerek ilerletilmesi ülkemiz menfaatinedir. Kayyım uygulaması yerel demokrasinin Anayasa ile teminat altına alınmış en önemli göstergesi olan halk iradesini ortadan kaldırmaktadır.
Bu uygulama sadece başkan ataması ile sınırlı olmayıp seçimle oluşan belediye meclisi encümeni ve meclis komisyonlarının çalışması imkanını da ortadan kaldırmaktadır. Nitekim kayyım olarak atanan kişinin çağrısı olmadıkça belediye meclisi toplanamamaktadır. Meclisin, encümenin ve komisyonların görev ve yetkileri, encümenin atanmış memur üyeleri tarafından yürütülmektedir.
Bu kararlara imza atan iktidar yüzünden Türkiye muasır medeniyet düzeninden kopmakta, totaliter rejimler ligine taşınmaktadır. Hukuktan uzaklaşarak atılan bu adımlar ülkemizi seçimli demokrasi olmaktan çıkarmaktadır. Ülkeyi yönetenler, seçilebiliyorlarsa bunu millet iradesi saymakta; seçilemiyorlarsa kayyımları devreye sokmaktadır.
Yaşananlar demokrasinin askıya alındığı darbe dönemlerini hatırlatmaktadır.
Bu kararların sonuçları salt siyasi değildir. Demokrasiden uzaklaşmak, dünyanın en kırılgan ekonomilerinden biri olmamıza yol açmaktadır. İşte bu yüzden emeklisinden öğrencisine herkes ağır bir geçim sıkıntısı içindedir. Gençlerimiz o yüzden umudu başka ülkelerde arıyor.
Söz verildiği halde kaldırılmayan mülakat sistemi nedeniyle, gençlerin alın teri emeği yok sayılıyor.
Ülkemiz kurumları çökmüş bir sürece, sınırları denetimsizce suçlulara dahi açık bir vatan haline getirilmesi acı bir durumdur.
Değerli Basın Mensupları; Sistematik hale gelen uygulamalarla, demokrasinin en temel unsuru olan seçme ve seçilme hürriyeti yok edilmiştir. Tüm modern çağdaş devlet düzenlerinin kabul ettiği yerinden yönetim modelinin altının merkezi idare tarafından dinamitlendiği, Türkiye demokrasinin yok edilmeye çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz.
Halkın demokratik usulle temsilcilerini belirlediği yerel seçimlerin üzerinden sadece 8 ay geçmiştir. Yerel yöneticiler belediyelerini nasıl yöneteceklerinin planını henüz daha yeni yapmışlardır. Belediyeler bütçelerini ve beş yıllık stratejik planlarını yeni hazırlamışlar, belediyeyi yönetmeye yeni hazır hale henüz yeni gelmişlerdir.
Kayyım uygulaması ile yerel halkın vergileriyle, katkılarıyla oluşturulan bütçe, bu yetkinin meşru kullanıcısı yerel yönetici yerine, İçişleri Bakanlığının bir memuruna teslim edilmiştir.
Merkezi idare, belediyelerin hiyerarşik amirine dönüştürülmüştür. Son 8 yıldır alınan kararlar, yapılan uygulamalar ülkemizde keyfi vesayet yönetimini açığa çıkarmıştır.
Merkezi hükümet, yerel yönetimleri idari ve mali olarak baskılamaktan sonuç alamamıştır. Belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimiz tüm imkansızlıklara rağmen halka hizmet için canla başla çalışmaktadırlar. Son seçimlerle dahi iktidar baskısına rağmen halkın teveccühü iktidardan yana olmamıştır.
Artık merkezi hükümet, seçimle kazanamadığı belediyelerin yönetimini ne yazık ki idari işlemle gasp etme yolunu seçmiştir.
Bilinmelidir ki, bizler seçimle iş başına gelmiş yerel yöneticiler olarak her türlü baskının, anti-demokratik uygulamanın, Belediye başkanlarına yönelik yapılan çok çirkin şafak operasyonlarının itibarsızlaştırma aracı olarak kullanması uygulanmasının kime yapılırsa yapılsın karşısında olacağız.
Demokrasiye olan inancımızı en yüksek seviyede sürdüreceğiz.
Kayyım uygulaması ile sadece belediye başkanlarının yerine bir atama yapılmamakta, aynı zamanda belediye meclisleri ile belediye encümenin işleyişi de sekteye uğratılmaktadır. Halkın iradesiyle seçilmiş ve oluşmuş, birbirini denetleyen organların yerine, bir kişi tarafından herhangi bir denetime tabi tutulmaksızın ve hesap vermeyen bir yönetim modeline geçilmiştir.
Tek adamcı bu model kabul edilebilir değildir.
Türkiye bu zihniyetten bir an evvel kurtulmalıdır. Bunun yolu da sandıktır. Milletin iradesidir.
101 yıldır devam eden Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik varlığına zarar vermektedir.
Bu bakımdan;
1. Belediye başkanlığının sona ermesi, Meclis feshi, görevden alma gibi konulardaki usuller Anayasa ve Belediye Kanunu’nda bellidir. Daha sonra Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen istisna hükümlerine ihtiyaç bulunmamaktadır.
2. Masumiyet karinesi ceza hukukunun en temel ilkelerinden birisidir. Bu ilkelere uygun hareket edilmelidir. Suç gibi ceza da bireysel olmalıdır. Tümden bir kuruma kayyım atanması, Meclisin dahi kapatılması doğru değildir. Bu durum, devlet geleneğimize, hizmetlerin devamlılığı ilkesine aykırılıklar içermektedir.
3. Olağanüstü koşullarda getirilmiş kayyım düzenlemesinin olağan dönemlerde de kullanılması uygulamasına son verilmelidir.
4. Belediye başkanlığının boşalması halinde, kayyım uygulaması dahil meclisin kendi üyeleri arasından başkan veya başkan vekili seçme uygulamasının kanunda belirtilen temel ilkeler çerçevesinde istisnasız sürdürülmesi gerekmektedir.
5. TBB olarak bu antidemokratik uygulamaların sona erdirilmesi amacıyla siyasi partilerle en güçlü şekilde istişareler yapılması için bugün itibariyle harekete geçiyoruz.
6. Ulusal ve uluslararası platformlarda izah edilemeyen uygulamalara meydan verilmemesi bakımdan kayyım düzenlemesinin kaldırılması ve seçim kanunlarının gözden geçirilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin harekete geçmesi şarttır.
‘Egemenlik, Kayıtsız Şartsız Milletindir!’”
İMAMOĞLU ANKARA’DA BASININ SORULARINI YANITLADI
Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Encümeni, İçişleri Bakanlığı tarafından bazı belediye başkanları hakkında alınan görevden uzaklaştırma ve kayyım atanması kararı üzerine Ankara’da olağanüstü toplandı.
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, TBB Encümeni adına yaptığı basın açıklamasının ardından gazetecilerin soruları yanıtladı.
“Bütün belediyeler adına mücadele vereceğiz”
Başkan İmamoğlu, Türkiye Belediyeler Birliği olarak; kayyım uygulamasının yalnızca bugün uygulanan partiler için değil, iktidar partisi dahil hangi siyasi parti belediye başkanına yönelik olursa olsun, yerel yönetim ilkelerinin korunması ve Türkiye’nin yerel yönetimlerinin güçlendirilmesi çerçevesinde mücadele edeceklerini vurguladı.
İmamoğlu, “Bu ülkenin bütün belediyeleri adına mücadele vereceğimizi göreve gelirken belirtmiştik. Bu prensip doğrultusunda bugün yaşadığımız bu ortamın Türkiye’mize, milletimize verdiği bu zararın derhal durdurulması ve mutlaka bu sürecin düzeltilmesi gerektiğine inanıyoruz ve ifade ediyoruz ki; “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir!” ifadelerini kullandı.
“Bu uygulamalar devam edecektir tavrı yakışıksızdır”
Bir gazetecinin, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler’in kayyımlarla ilgili ‘yasal düzlemde uygulamaların devam edeceği’ yönündeki açıklamasını sorması üzerine İmamoğlu, şu yanıtı verdi:
“AK Parti TBMM Grup Başkanının ‘bu uygulamalar devam edecektir’ tavrı ve tarzı o kadar yakışıksız ki, o kadar çirkin ki. Milletin iradesi ile oraya gelmiş bir milletvekili, tümüyle normal bir akışta yargının işi olan, devletin kurumlarının işi olan bir hususta irade beyan etmektedir.
Aynen benim de şahsen yargılandığım bir davada, hukuki bir karar vermesi öngörüldüğü halde, sürülen bir hakimle ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde yine bir grup başkanvekili ya da sözcüsünün ‘O hakimi niçin sürdüğümüzü biliyoruz.’ cümlesindeki cevap gibi.
Birisi ‘Bu uygulamalar devam edecektir.’ hükmünü, iradesini ortaya koyuyor; diğeri de ‘Hakimi niye sürdüğümüzü biliyoruz’, yani ‘Sürdüm’ diyecek kadar bir ‘şahsım devleti’ anlayışı ve ifadeleri ortaya çıkmaktadır. Ben bu söylemi kınıyorum. Hukuka aykırıdır, hukukçu kimliği ile bunu ifade eden bir kişi kendi hukuki bilgisini ve görgüsünü gözden geçirmelidir.
“TBB kuruldu kurulalı ilk kez böylesi güçlü bir hamleyi ortaya koyuyor”
Bir gazetecinin “Olağanüstü bir toplantı gerçekleştirdiniz. Olası kayyımlara karşı bir eylem planınız var mı?” sorusu üzerine Başkan İmamoğlu;
“TBB kuruldu kurulalı ilk kez böylesi güçlü bir hamleyi ortaya koyuyor. Burada biter mi, asla. Zaten siyasi partiler kendi hatlarında hukuk mücadelesini ve aynı zamanda toplumu bilgilendirmeyi ve bu sürecin bitmesiyle ilgili eylem planlarını yürütüyor.
Başta CHP olmak üzere. Aynı zamanda TBB olarak sadece toplanmak ve bir beyanda bulunmak değil, TBMM’de özellikle milletvekili olanlar başta olmak üzere partilerin birçoğu ile ilgili irtibata geçilmiştir. Daha sonra da başka partiler ile irtibata geçilme konusunda bir sınırımız olmayacaktır.” dedi.
“Taleplerimizi bütün siyasi iradeler ile paylaşacağız”
İmamoğlu bugün bazı siyasi parti genel başkanlarıyla görüşeceğini belirtirken TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’tan da bir randevu istediğini, Meclis Başkanı yurt dışında olduğu için bu görüşmenin ileriki günlerde gerçekleşebileceğini ifade etti. İmamoğlu şöyle devam etti:
“Bu işin kökten düzelmesi için birtakım yönetmelik ve uygulamaların gözden geçirilmesi hususundaki görüşlerimizi ve taleplerimizi bütün siyasi iradeler ile paylaşacağız. Bugünkü uygulamayı siyasi çerçevede başka mecralarda, platformlarda tartışabiliriz.
Ama TBB çatısındaki bakışımız, duruşumuz, bu işin tümden, birisinin iki dudağı arasından değil, hukukun yasanın hükümleri üzerinden sağlıklı bir şekilde işletilmesi gerçeğini ortaya koymak ve bunu sağlama mücadelemizdir.
Bunu sağladığımız zaman zaten siyasi olarak kim hangi manevrayı yaparsa yapsın, böyle bir uygulama ile Türkiye karşı karşıya kalmayacak anlamına gelir. Çabamız bu yönde. Bunun dışında hem hukuki yönüyle hem ulusal hem uluslararası anlamda da TBB’nin farklı komisyonları ile çalışmaları sürüyor. Zaman içerisinde bunları da sizlerle paylaşmaya devam edecek.”
Gazetecilerin Yargıtay Başkanı ile görüşme talebi olup olmadığının sorulması üzerine İmamoğlu, yargı ile ilgili bir görüşme taleplerinin olmadığını sürecin ilk önce siyasi irade ile görüşülmesinin daha doğru olduğunu ifade etti.
“Mücadelem devam ediyor, hadi buyursun engellesinler o zaman”
“İktidarın kayyım politikasının aslında bütünüyle hedefinin Ekrem İmamoğlu olduğuna dair siyasi kulislerde ciddi değerlendirmeler yapılıyor. Yeter ki Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı olamasın, iktidar bunun peşinde ve CHP’yi parçalamayı amaçlıyor deniyor. Siz bu iddialar karşısında zaten tutumunuzu söylediniz ‘uğraşacağım sizinle’ dediniz, bundan sonra ki eylem planınız ne olacak CHP ile birlikte?” sorusu yöneltilen İmamoğlu bu soruya şu sözlerle cevap verdi:
“Benim zaten eylem planım bu. Türkiye Belediyeler Birliğinin başına aday olmakla da başlattığımız eylem planımı bundan sonra da hukuksuzluğa karşı mücadele, ülkedeki otoriter akla karşı mücadele, baskıcı davranışlara karşı mücadeledir.
Milletimizin adil ve eşit bir ortamda yaşamasını sağlamak, her bir ferdinin kendisini mutlu ve huzurlu hissettiği bir ülkenin var olmasını sağlamak. Benim mücadelem bu. Dolayısıyla meseleyi bir adaylık tarifi ile köşeye sıkıştırmaya çalışanlara Allah akıl versin diyorum. Zaten mücadelenin içindeyim, uğraşmaya devam ediyorum, bundan sonra da devam edeceğim.
Bu TBB hattındaki mücadelem, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı hattında da mücadelem var, CHP’li Ekrem İmamoğlu mücadelem de var, vatandaş Ekrem İmamoğlu mücadelem de var.
Dolayısıyla bu mücadelem bu bahsettiğim unsurlara karsı duran, bu az önce söylediğim hukuki zemindeki prensipleri engelleyen kim varsa, hangi kurum varsa, kuruluş varsa onlara karşı dimdik ayakta ve en sert mücadelemi vermekte kararlı bir kişiliğim var.
Bundan da geri adım atmayacağım. Onun için hani beni engellemeye çalışıyorlar adaylık falan. Onlar hep detay konular. Mücadelem devam ediyor hadi buyursun engellesinler o zaman.”
Ahmet Türk’ün encümen üyeliğinin akıbeti sorulan İmamoğlu, “TBB bünyesindeki hukuki birimler ile süreç elbette ki takip edilir. Ben ve arkadaşlarım TBB encümeni toplantılarına Ahmet Türk başkanımızı davet etmeye devam edeceğiz.” yanıtını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den randevu talebi sorulan İmamoğlu bu soruya “Tabi Sayın Bahçeli’den de randevumuz oldu. Şu an da bir olumsuz dönüş yok, cevap bekliyoruz.” şeklinde karşılık verdi.
İmamoğlu bir gazetecinin “Mardin ve Batman illerine bir ziyaret olacak mı?” sorusu üzerine ise “Şu siyasi irade ile olan süreci tamamlayıp ardından da bölgeyi ziyaret etmek gibi bir düşüncem var, hızlıca onu da gerçekleştireceğim.” dedi.
“Bizim polisimizi o zor duruma düşürmek bir yöneticiye yakışır mı?”
Esenyurt Belediye Meclis üyelerinin belediyeye alınmamalarına ilişkin İmamoğlu şu yanıtı verdi: “Bir kayyım atanıyor sanki çok önemli bir iş yapılmış gibi, sanki gururlu ve keyifli bir iş yapılmış gibi. Ben bu duruma ‘utanmadan’ kelimesini ekleyeceğim. Bir fotoğraf çektirilip basına ve kamuoyuna servis ediliyor. Ben bunu yapmam.
Benim polisimi halkla, milletle karşı karşıya getirmek için bütün hamleler yapılıyor. Polisin orada seçilmiş belediye meclis üyesini belediyeye sokmamak gibi bir bariyer oluşturmasının anlamı ne? Barikat kurarak polisimizi bu zor duruma düşüren bütün yöneticileri kınıyorum. Polisimizi niye vatandaşla karşı karşıya getirirsiniz? Seçilmiş meclis üyesini belediyeye sokmama aklı kime ait? Bu akılsız akıl kime ait çok merak ediyorum.
Ben Mısır’da Birleşmiş Milletler (BM) Habitat toplantısında görüntüleri görünce utançla başım öne eğildi dünya huzurunda. Bunu kime anlatabilirsiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletine bu yakışır mı? Bizim polisimizi o zor duruma düşürmek bir yöneticiye yakışır mı? Adı ister vali olsun, ister emniyet müdürü olsun ister kaymakam olsun buradan onlara sesleniyorum.
Yarın utanacağınız, başınızı öne eğeceğiniz, hayat boyu pişman olacağınız işleri yapmayın. Ben açıkça şuna inanıyorum; devletin aklı bu değil, herhâlde birileri bugünkü mevcut durumdan tabiri caizse kraldan çok kralcı olma peşinde koşmalarıdır. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bir hata yaptınız, bari bırakın meclis üyeleri görevlerini yapsın, komisyonlar kurulsun çalışsın denetlesin yarın da hesap versin. Bu millet onları seçti. Yazık! 101 yıldır bu ülke cumhuriyetle demokrasiyi daha iyi hale getirmek için mücadele veriyor. Dönem dönem birileri arkasından asılmıştır ama milletin mücadelesi hep iyileşmesi içindir. Milletimize güveniyoruz.”